Almanya Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) Genel Başkanı Friedrich Merz, Avrupa ülkelerine, özellikle de Avrupa Birliği (AB) üyelerine ABD Başkanı Donald Trump’a karşı ortak bir tutum sergileyerek, öz güven içinde hareket etmeleri çağrısında bulundu. Merz, Avrupa’nın güçlü bir birlik olarak hareket etmesinin önemini vurgularken, ABD’nin dünya genelinde aldığı kararların, özellikle Avrupa’nın çıkarlarına ters düşebileceğini dile getirdi.
“Avrupa Birliği, Trump’ın Kararlarına Karşı Güçlü Olmalı”
Almanya’da ana muhalefet konumunda bulunan CDU/CSU partilerinin başbakan adayı Friedrich Merz, Flensburg’da düzenlenen seçim etkinliğinde yaptığı konuşmada, Trump’ın kararlarının Almanya ve Avrupa için olumsuz sonuçlar doğurabileceğine dikkat çekti. “Trump, büyük ihtimalle şu sıralar Almanya ve Avrupa Birliği’nin hoşnut olmayacağı kararları imzalamakla meşgul,” diyen Merz, Avrupa’nın bu tür durumlardan etkilenmemek için daha güçlü ve birleşik bir tutum sergilemesi gerektiğini belirtti.
Merz, Avrupa’nın sahip olduğu ekonomik ve nüfus gücüne vurgu yaparak, “Trump seçildi, artık Amerika’ya liderlik edecek. Avrupa Birliği’nde 450 milyon insan var, bu rakam Kanada ve Amerika’nın toplamından daha fazla,” dedi. Bu sözleriyle Merz, Avrupa’nın güçlü bir blok olarak dünya sahnesinde etkili bir şekilde yer alması gerektiğini ifade etti.
“Birlikte Hareket Edin, Yalvaran Taraf Olmayın”
Merz, Avrupa’nın güvenlik ve savunma politikalarında geçmişte yaptığı hatalardan ders çıkarması gerektiğini savundu. “Kendinizi cüce gibi gösterirseniz, cüce muamelesi görürsünüz,” diyen Merz, özellikle ABD’nin uluslararası ilişkilerdeki tavırlarını eleştirerek, Avrupalı ülkelerin bağımsızlıklarını korumaları gerektiğini belirtti. “Amerikalılar bu konuda oldukça acımasızdır. Birlikte hareket etmeli, ortak bir teklif yapmalı ve yalvaran taraf olmamalısınız. Bu bize saygı kazandırır,” ifadelerini kullanan Merz, Avrupa’nın güçlü bir duruş sergilemesinin yalnızca ABD ile ilişkilerde değil, küresel düzeyde de saygı görmelerini sağlayacağını belirtti.
Trump’ın Politikaları ve Avrupa’nın Geleceği
Merz, Trump’ın yönetimi altında ABD’nin dünya çapında aldığı kararların Avrupa için bazı riskler taşıyabileceğini dile getirdi. Özellikle ticaret politikaları, savunma işbirlikleri ve çevresel düzenlemelerde Avrupa’nın çıkarlarının göz ardı edilebileceğini belirten Merz, bu tür durumlardan kaçınmak için Avrupa’nın kendi ortak politikalarını geliştirmesi gerektiğini savundu.
Avrupa’nın, ABD’nin tek taraflı kararlarına karşı daha fazla dayanışma ve stratejik öngörü geliştirmesi gerektiğini ifade eden Merz, “Birlikte hareket etmek, Avrupa’nın dünya çapındaki gücünü ve etkisini pekiştirecek. Avrupa’nın savunma kapasitesini artırmak, küresel çapta daha bağımsız bir aktör olabilmemiz için hayati öneme sahip,” dedi.
Güvenlik ve Savunma Politikalarında Yeni Bir Vizyon
Merz, güvenlik ve savunma alanındaki işbirliklerinin daha da güçlendirilmesi gerektiğine de değindi. Avrupa’nın, ABD’ye olan askeri bağımlılığını azaltarak, kendi güvenlik politikalarını belirlemesi gerektiğini vurguladı. “Avrupa Birliği, güvenlik ve savunma konularında daha bağımsız ve kendi başına hareket edebilen bir aktör olmalıdır. ABD ile olan ilişkilerimizdeki dengeyi sağlamalı ve kendi çıkarlarımızı koruyacak politikalar geliştirmeliyiz,” diyen Merz, bu bağlamda Avrupa’nın ortak savunma politikalarını daha aktif hale getirmesi gerektiğini savundu.
Birlikte Hareket Etme Zamanı
Merz, Avrupa’nın dünya çapında etkili bir aktör olabilmesi için birlik içinde hareket etmesi gerektiğini bir kez daha vurguladı. “Avrupa, sadece ekonomik gücüyle değil, aynı zamanda siyasi ve askeri birlikteliğiyle de küresel düzeyde daha fazla söz sahibi olmalıdır. Avrupa’nın güçlü ve birleşik bir şekilde hareket etmesi, sadece ABD karşısında değil, dünyanın her köşesinde etkinliğimizi artıracaktır,” dedi.
Friedrich Merz’in bu açıklamaları, Avrupa’nın ABD karşısındaki pozisyonunu ve uluslararası ilişkilerdeki rolünü yeniden şekillendirmesi gerektiğini savunan önemli bir mesaj olarak öne çıkıyor. Bu açıklamalar, Merz’in başbakanlık için aday olduğu süreçte, Almanya’nın dış politikada nasıl bir duruş sergileyeceğini de ortaya koyuyor. Avrupa’nın ABD ile olan ilişkilerini yeniden gözden geçirmesi gerektiği fikri, özellikle AB içindeki birlik ve dayanışmanın önemini bir kez daha gündeme getiriyor.