Avrupa ülkeleri koronavirüs salgınıyla mücadelede sınıfta kaldı

  • Güncelleme: 27.10.2020 16:39
Avrupa ülkeleri koronavirüs salgınıyla mücadelede sınıfta kaldı

Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgında ikinci dalganın sürdüğü Avrupa ülkeleri, günlük vakalardaki büyük artışlar göz önüne alındığında salgınla mücadelede sınıfta kaldı.

Birçok Avrupa ülkesinde salgının başından bu yana en yüksek günlük vaka artışları kaydedilirken, hükümetlerin tedbir almakta gecikmesi ikinci dalganın ilk dalgaya göre çok daha sert geçmesinde önemli etken oldu.

İkinci dalganın Avrupa'da en fazla etkilediği Fransa'da, 25 Ekim'de 52 bin 10 kişide Kovid-19 tespit edilmesiyle salgının başından bu yana kıta genelindeki en yüksek günlük vaka sayısı kaydedildi.

Paris yönetimi, hızlı vaka artışlarına karşı 54 bölgede gece sokağa çıkma yasağı getirdi, 6'dan fazla kişinin bir araya gelmesi yasaklandı. Ancak alınan önlemler daha çok ilk dalgada çalkalanan ekonomiyi korumaya yönelik oldu.

Fransa'da gece sokağa çıkma yasağı olsa da gün içinde birçok yerde sosyal mesafeye dikkat edilmediği görüldü. Yasağın, salgının seyrinde pek olumlu etkisi olmayacağı savunulurken, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron yönetiminin buna karşın ek tedbirler almaması da dikkati çekti. Fransızlar, Macron yönetiminin salgın sürecini iyi yönetemediğini düşünüyor.

Belçika'da vakalar tırmanışa geçti

Belçika, 100 bin kişiye düşen vaka sayısı bakımından Avrupa'da Çekya'dan sonra en kötü durumdaki ülke konumunda. Tatil sezonunun bitmesi ve eylül başında okulların açılmasıyla Belçika'daki vaka sayıları tırmanışa geçti.

11,4 milyon nüfuslu ülkede, 20 Ekim'de 18 bin 217 vakayla en yüksek günlük vaka sayısı kaydedildi.

Belçika'da vakaların ilk dalgadakinin çok üzerine çıkması üzerine yeni tedbirler alınsa da ekonomik kaygılarla bahar aylarındaki gibi "tam kapanma" uygulanmadı.

Federal ve bölgesel düzeyde değişiklik gösteren tedbirler çerçevesinde ülke genelinde restoran, bar ve kafelerin kapatılması, gece yarısından 05.00'e kadar sokağa çıkma kısıtlaması, profesyonel olmayan spor karşılaşmalarının iptal edilmesi, maske zorunluluğu gibi uygulamalar bulunuyor.

Ayrıca, Brüksel bölgesinde ibadethanelerin geçici olarak kapatılması, cenaze törenlerine en fazla 15 kişi katılması, spor tesislerinin kapatılması, sinema, müze, sergi salonu gibi yerlerde kültürel faaliyetlere ara verilmesi gibi ek tedbirler alındı.

İspanya, ikinci OHAL'i ilan etti

Salgının Avrupa'da en çok etkilediği ülkelerden İspanya, sert önlemler almasına rağmen salgını kontrol etmekte başarılı olamadı.

İlk olarak 14 Mart-21 Haziran'da olağanüstü hal (OHAL) uygulayan İspanya, vakaların ağustostan itibaren yeniden yükselişe geçmesiyle ikinci kez OHAL ilan etti.

Hükümet, salgının etkisiyle ülkenin içinde bulunduğu ekonomik kriz ve muhalefetten gelen sert eleştiriler üzerine ikinci OHAL'de önlemleri hafifletip yerel yönetimlerin yetkilerini artırdı.

İlk OHAL'de okul, bar, restoran ve mağazaların kapalı olduğu ülkede, 26 Ekim'de başlayan ikinci OHAL'de sadece 23.00-06.00 saatlerinde sokağa çıkma yasağı ve en fazla altı kişinin toplanmasına izin verilmesi ülke genelinde zorunlu kılındı.

İspanya'daki vaka sayısı 1 milyon 98 bin 320 olarak açıklansa da Başbakan Pedro Sanchez, şimdiye kadar yapılan testler ve pozitif çıkanların oranlarına göre ülkede gerçekte koronavirüs bulaşan kişi sayısının 3 milyonu bulduğunu söyledi.

İkinci dalganın en fazla hissedildiği ülkelerden birinin yine İspanya olması, yaz aylarında önlemlerin çok gevşetilmesi, büyük şehirlerin çok kalabalık olması ve göçmen nüfusun küçük evlerde kalabalık yaşayıp geçici işlerden dolayı sürekli seyahat etmesine bağlanıyor.

Çekya'da hükümet tedbir almakta gecikti

Çekya'da da ikinci dalganın başladığı eylülden beri vaka sayıları ve can kayıplarında ciddi artış kaydedildi.

Son bir haftada ortalama 15 bin günlük vakanın görüldüğü ülkede, toplam 2 bin 201 kişi hayatını kaybederken, bunun 694'ü geçen hafta oldu.

Çekya'da mart ve nisan aylarında sert tedbirler hayata geçiren hükümet, eylülde yükselen günlük vakalar karşısında harekete geçmekte gecikti.

Salgınla mücadelede siyasi sorunların da yaşandığı ülkede, yaklaşık bir ay önce Sağlık Bakanı Adam Vojtech istifa ederken, yerine getirilen Roman Prymula'nın da Prag'da salgın tedbirleri nedeniyle kapalı olması gereken bir restoranda maskesiz görüntülenmesi tepkilere yol açtı.

İngilizler de salgını kontrol etmekte zorlanıyor

İngiltere'de günlük vakalar 20 bini aşarken, hükümet salgını kontrol altına almakta zorlanıyor.

Avrupa'da Kovid-19 kaynaklı en çok ölümün (44 bin 998) görüldüğü ülkede, 3 aşamalı bir önlem planı uygulanıyor.

Farklı hane üyelerinin kapalı mekanlarda görüşmesinin yasaklandığı, bar ve restoranlar ile marketler hariç perakende mağazaların kapatıldığı "çok yüksek tehdit" anlamına gelen 3. aşama kısıtlamalar, aralarında Liverpool ve Manchester'ın da bulunduğu 9 kentte uygulanıyor. Bu önlemler uygulanırken, yerel yönetimlerle de sorun yaşanıyor.

Ayrıca, Birleşik Krallık'ı oluşturan İngiltere, Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda'nın birbirinden bağımsız politikalar uygulaması da salgınla mücadeleyi zorlaştırıyor.

İkinci dalga Polonya'yı da sert vurdu

Salgının ilk dalgasında aldığı önlemlerle virüsün yayılmasını engelleyen Polonya'da, ikinci dalgadaki yüksek vaka sayıları ve ölüm oranları dikkat çekiyor.

Mart ayının tamamında yaklaşık 3 bin 500 civarında vakanın görüldüğü ülkede, sadece ekim ayında 170 binden fazla vaka tespit edildi. Polonya'da salgın nedeniyle martta 79 kişi, ekimde ise 1970 kişi öldü.

Ülkede bugüne kadar 263 bin 929 vaka tespit edilirken, virüs nedeniyle 4 bin 483 kişi de hayatını kaybetti.

Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda da Kovid-19'a yakalandı.

İtalya, ikinci dalgaya geç girdi

İlk dalgada çok fazla can kaybeden ve acı deneyimler yaşayan İtalya, çıkardığı dersler neticesinde ikinci dalgaya diğer Avrupa ülkelerine göre daha geç girdi.

İtalya'da ağustos ve eylülde hafif şekilde yükselişe geçen vaka sayısı, ekimde sert bir yükseliş eğrisi çizerek günlük vaka sayılarında yeni zirvesine ulaştı.

İtalya'da, 25 Ekim'de tespit edilen 21 bin 273 yeni vaka, ülkede salgının başından beri kaydedilen en yüksek vaka sayısı oldu.

Artan hasta sayısı nedeniyle kapasiteleri artırılmış olsa da hastane ve acil servislerdeki yatakların dolmaya başladığı bildirildi.

İkinci dalgada daha farklı bir strateji izlemeleri gerektiğini belirten Başbakan Giuseppe Conte, genel karantinaya karşı çıksa da vakaların hızla artması nedeniyle tedbirleri her geçen gün biraz daha sıkmak zorunda kalıyor.

Conte, tedbirleri kademeli olarak sıkılaştırsa da bu, ne daha sert önlemler isteyen uzmanları ne de kapanma istemeyen ekonomi çevrelerini memnun ediyor.

Almanya'daki vaka artışları endişe yarattı

Salgının başlangıcından beri 437 bin 866 vaka tespit edilen ve 10 bin 56 kişinin öldüğü Almanya'da geçen hafta yaklaşık 15 bin günlük vaka ile salgının başından beri en yüksek artış kaydedildi.

Başbakan Angela Merkel, ikinci bir dalganın hem ekonomik hem de sağlık sistemi açısından kaldırılamayacağını belirtirken, salgınla mücadelede Avrupa'nın başarılı ülkeleri arasında gösterilen Almanya'da son dönemdeki artışlar endişe yarattı.

Almanya'da federal sistem olması da sert kararlar alınmasını engelliyor. Bazı eyaletler katı önlemler isterken, vakaların az olduğu eyaletler buna karşı çıkıyor.

AB liderleri Kovid-19 gündemiyle toplanacak

İkinci dalganın Avrupa'yı sert vurması üzerine Avrupa Birliği (AB) de acil zirve düzenleme kararı aldı. 29 Ekim'de video konferans yoluyla yapılacak zirvede, liderler ilk kez sadece Kovid-19 gündemiyle toplanacak.

Sınırların olmadığı AB içinde seyahat kısıtlamaları ve test stratejisi gibi konularda üyeler arasında koordinasyon eksikliği bulunurken, birçok ülke kendi uygulamalarını sürdürüyor. Örneğin, Yunanistan'ın da aralarında bulunduğu bazı üyeler, ülkeye girişlerde test sonucu isterken, Belçika gibi bazı ülkeler belirti göstermeyenlere test yapmıyor. Bu durumda Belçika'dan Yunanistan'a seyahatlerde sorun çıkabiliyor.

AB liderlerinin temmuzda uzlaşmaya vardığı ve üye ülkelerin ekonomilerine destek sağlamayı amaçlayan 750 milyar avroluk "Kurtarma Fonu" ise AB içindeki bir başka sorunu teşkil ediyor. Bu fon, AB kurumları arasındaki yavaş ilerleyen karar alma süreci nedeniyle henüz harekete geçirilmedi.