Avrupa'yı kasıp kavuran hastalıklar

  • Güncelleme: 17.03.2020 23:09
Avrupa'yı kasıp kavuran hastalıklar

Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) "Avrupa'nın artık yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının merkez üssü haline geldiğini" açıklamasının ardından, kıtanın tarih boyunca mücadele ettiği salgınlar ve hastalıklar tekrar gündeme geldi.

Dünya, varoluşundan bu yana kolera, veba ve influenza gibi pandemikler nedeniyle milyonlarca kişinin ölümüne sahne oldu. Avrupa da salgın hastalıklardan nasibini fazlasıyla alan kıtalar arasında yer aldı.

Kovid-19 Avrupa'yı sarstı

Geniş bir coğrafi alana ve çok sayıda kişiye yayılan virüsler "pandemik" olarak değerlendirilirken, tek bir şehir, ülke ya da bölgede görülen salgınlara "epidemik" adı veriliyor.

DSÖ, Kovid-19'un artık küresel ölçekte yayıldığını ve "pandemik" olarak değerlendirileceğini duyurdu.

Kovid-19’un merkezi olarak ilan edilen Avrupa'da pandemik hemen hemen tüm kıta ülkelerine ulaşmış bulunurken, ölü sayıları da her geçen gün artıyor. Avrupa'nın geçmişte de birçok salgın hastalıkla mücadele ettiği görülüyor.

Kara veba milyonlarca can aldı

Orta Asya'da 1300'lerde ortaya çıkan kara vebanın İpek Yolu vasıtasıyla Kırım üzerinden Avrupa'ya ulaştığı öne sürülüyor.

İlk olarak İtalya'nın Sicilya kentinde görülen vebanın buradan savaşlar nedeniyle Fransa, İspanya ve tüm Avrupa'ya yayıldığı değerlendiriliyor.

Kıta genelinde sosyal ve ekonomik ayaklanmalara yol açan vebanın Avrupa nüfusunun yüzde 30 ila 60'ını öldürdüğü düşünülüyor.

Kara veba 1629'da İtalya’da, 1665'te ise İngiltere’de tekrar patlak verdi. Toplumun yüzde 25'inin ölümüne yol açan veba, uzun süre diğer Avrupa ülkelerinde görüldü. Karantina uygulamaları da bu dönemde yaygınlaştı.

Avrupa’nın 20'inci yüzyıla kadar zaman zaman tekrar görülen vebanın etkisini atlatması ise yüzyıllar sürdü. Kara vebanın dünya genelinde 75 milyon can aldığı tahmin ediliyor.

Kolera Avrupa'da da yayıldı

Yaklaşık 7 farklı dalgada dünya genelinde boy gösteren kolera pandemiği, Avrupa'da çoğunluklu olarak gelişmiş ticaret yolları nedeniyle yayıldı.

Kirli su ve gıdalardan bulaşan koleranın 1826-1837 yıllarındaki ikinci dalgası özellikle Kuzey Amerika ve Avrupa'yı vurdu. Küresel ticaret ve askeri birliklerin hareketliliğinin artmış olması nedeniyle kolera, ikinci dalgada Rus askerleri vasıtasıyla Polonya'yı, buradan da Avrupa'yı sardı.

1853-1854 yıllarındaki üçüncü dalgada ise sadece Birleşik Krallık'ta 1 yılda 23 bin kişi hayatını kaybetti. 5'inci dalga olarak bilinen 1883-1887 yıllarında ise Avrupa'da 250 bin kişi kolera nedeniyle öldü.

Bunun ardından Avrupa şehirlerinin sağlık hizmetleri ve su sistemlerini geliştirdiği için son iki dalga koleradan etkilenme oranı çok daha düşük seyretti.

İspanyol gribi 20’nci yüzyılın trajedisi

"İspanyol influenzası" olarak da bilinen ve 1918-1919 yıllarında boy gösteren İspanyol gribi ise 20'inci yüzyılın en ölümcül pandemiklerden biri olarak tarihe geçti.

Uzmanlar söz konusu pandemiğin 25 ila 50 milyon insanın ölümüne yol açtığını değerlendiriyor.

Birinci Dünya Savaşı’nda tam olarak nerede ortaya çıktığı bilinmeyen ancak ABD kökenli olduğu düşünülen virüs, kısa sürede Avrupa'ya yayıldı. Yaz aylarında yaygınlaşan virüsü kapan kişiler, zatürre belirtilerinin ardından birkaç gün içinde hayatını kaybetti.

Birkaç dalga halinde Avrupa'yı vuran virüs, son iki dalgada ciddi can kaybına yol açtı ve 20-40 yaşlarındaki kişileri hedef aldı.

İnfluenzaya yönelik tedavi bulunamaması nedeniyle ülkeler izolasyon, karantina, kişisel hijyen, dezenfektan kullanımının yaygınlaştırılması gibi önlemler aldı.

İspanyol influenzasının dünya çapında yaklaşık 100 milyon kişinin hayatına mal olduğu düşünülüyor.

Asya ve Hong Kong gribi

1957’de Çin’in güneyinde ve 1968’te Hong Kong'ta ortaya çıkan influenza virüsleri kısa sürede Avrupa'ya ulaştı.

Avrupa istatistikleri bilinmese de Asya gribi 1,1 milyon, Hong Kong gribi ise yüzde 5'lik ölüm oranıyla 1 milyondan fazla kişinin hayatını kaybetmesine yol açtı. Hong Kong, virüs sonucu nüfusunun yüzde 15'ini kaybetti.

HIV-AIDS

Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde 1976 yılında ortaya çıkan HIV-AIDS, küresel olarak yayılarak yaklaşık 36 milyon kişinin hayatına mal oldu.

Bulunan tedaviler sonucu ölüm oranları düşse de son veriler Avrupa’da 2018 yılında yaklaşık 38 bin kişinin HIV-AIDS nedeniyle hayatını kaybettiğini ortaya koydu.

SARS sonrası hastalık kontrol merkezi kuruldu

Çin'de 2002'de bir tip koronavirüsün neden olduğu SARS salgının ortaya çıkmasının ardından, Avrupa Birliği (AB), Avrupa Hastalıkların Önlenmesi ve Kontrol Merkezi’ni (ECDC) kurdu.

Ateş ve ishal gibi belirtilerin ardından bir tür zatürreye dönüşen SARS, genel anlamda vakaların yüzde 10'unda, 60 yaş üstünde ise yüzde 50'sinde ölüme yol açtı.

Hayvanlardan insanlara geçen virüs dünya genelinde 8 bin kişiye bulaşırken, 800 kişinin de ölümüne neden oldu.

SARS, Avrupa ülkelerinden Almanya'da (9 kişi), Fransa (7 kişi), İsveç (5 kişi), İngiltere (4 kişi), İtalya (4 kişi), İrlanda, Romanya, İspanya ve İsviçre'de (1'er kişi) görüldü. SARS 2003’te kontrol altına alındı.

Domuz gribi

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 2009-2010'da patlak veren domuz gribi nedeniyle 18 bin 500 kişinin hayatını kaybettiğini duyurdu.

İlk olarak Meksika ve ABD’de ortaya çıkan grip, Avrupa ülkelerinde yaklaşık bin 900 kişinin ölümüne yol açtı.

Domuz gribi 457 ölümle en fazla İngiltere'yi vurdu. DSÖ tarafından pandemik olarak tanımlanan domuz gribi Avrupa'da yaklaşık 34 hafta sonra, 2010 ortalarında kontrol altına alındı.

Halihazırda tüm dünyayı etkisi altına alan Kovid-19'un ölüm oranının yaklaşık yüzde 1 ila 3,4 arasında olduğu değerlendiriliyor. Henüz tedavisi bulunamayan Kovid-19’un yayılma hızı ise daha fazla dikkati çekiyor.

Modern dünyanın avantajları olarak bilinen seyahat kolaylığı ve hareket serbestisi gibi unsurların Kovid-19’un yayılma hızını artırdığı düşünülüyor.

Kovid-19'a karşı tedavi çalışmaları hızlı şekilde sürüyor. Araştırmalar devam ederken, uzmanlar aynı zamanda bazı pandemiklerin kendi kendine son bulduğuna işaret ediyor.