Avusturya’da uzmanlar, iktidarın "siyasal İslam'ı" bahane ederek İslam'ı hedef aldığı görüşünde

  • Güncelleme: 14.11.2020 01:18
Avusturya’da uzmanlar, iktidarın

Başkentte 2 Kasım’da gerçekleşen terör saldırısı sonrasında terörizm ve aşırıcılıkla ortak mücadele çağrısı yapan ÖVP'li Başbakan Sebastian Kurz’un, "düşmanımız bir din ya da bir ırk değil, radikalleşmedir" açıklamasına rağmen saldırıdan bir hafta sonra İslam ve Müslümanları hedef alması tepkilere yol açtı.

Geçen pazartesi terörle mücadele adı altında kamuoyunun yakından tanıdığı 30 siyasi aktivist ve akademisyenin gözaltına alınarak, terörist muamelesi görmesi, iktidarın terör saldırısını bahane ederek Müslümanlara yönelik baskıyı daha da şiddetlendireceği yorumlarına neden oldu.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un izinden giden Başbakan Kurz, Avrupa’da artan İslam ve Müslüman karşıtlığı bayrağını daha ileri bir noktaya taşıma adına kamuoyunda ne anlama geldiği tam olarak anlaşılmayan "siyasal İslam’ı" suç olarak tanımlayacak yasa hazırlığına girdi.

Uzmanlar, her fırsatta Hıristiyan Demokrat bir parti olduklarını ve bundan gurur duyduklarını ifade eden Kurz ve ekibinin, uzun bir zamandır politik söylem olarak kullandığı siyasal İslam’ı hukuki bir zemine taşıyarak, Müslümanlar üzerindeki baskıları artırmayı hedeflediği görüşünde.

Yasa tasarısına tepkiler

İktidarın önceki gün açıkladığı yeni "anti-terör yasa tasarısı", başta hukukçular olmak üzere çok sayıda sivil toplum kuruluşu, aktivist ve siyasetçinin tepkisine neden oldu.

Aralarında hakim ve savcılar birliği gibi önemli otoritelerin de bulunduğu hukukçular, hükümetin açıkladığı anti-terör yasa tasarısının aceleye getirildiğini, tasarıdaki birçok maddenin anayasaya aykırı olduğunu vurguladı.

Eğer "siyasal Hristiyanlık" da suç olarak kabul edilseydi, Avusturya’nın bütün hapishanelerini Almanya’daki Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) ve Hristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) üyeleri doldururdu.

Alman Yeşiller Partisinden Avrupa Parlamentosu (AP) Milletvekili Sergey Lagodinsky, sosyal medya hesabından, Kurz’un Avusturya’da siyasal İslam’ın suç teşkil eden unsur olarak kabul edileceği yönündeki açıklamasını paylaşarak, siyasal Hristiyanlığın da suç olarak görülmesi gerektiğini belirtti.

Lagodinsky, "Böylelikle Avusturya’nın bütün hapishanelerini Almanya’daki Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) ve Hristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) üyeleri doldurur." ifadesini kullandı.

Avusturya hükümeti bir eylemi değil bir görüşü suç olarak tanımlamak istiyor. Açıkçası bu yalnız Avusturya yasalarına göre değil Avrupa Birliği (AB) prensiplerine de karşı. Bir devlet insanları düşüncelerinden ötürü hapsetmek istiyor. Bu korkunç bir fikir.

Alman hukukçu, gazeteci ve yazar Ronen Steinke, Süddeutsche Zeitung gazetesinde kaleme aldığı makalede, Kurz’un siyasal İslam’ı yasaklama girişimini Müslümanlara yönelik açık bir ayrımcılık ve nefret söylemini yayanları destekleyici bir tutum olduğunu vurguladı.

"Siyasal İslam'ın yasaklanması hukuka aykırı"

Steinke, "siyasal İslamcı" olduğu ileri sürülen Müslüman Kardeşler gibi grupların şiddet ve teröre başvurmadığının altını çizerek, "Avusturya hükümeti bir eylemi değil bir görüşü suç olarak tanımlamak istiyor. Açıkçası bu yalnız Avusturya yasalarına göre değil Avrupa Birliği (AB) prensiplerine de karşı. Bir devlet insanları düşüncelerinden ötürü hapsetmek istiyor. Bu korkunç bir fikir." değerlendirmesinde bulundu.

İktidar, Müslümanları düşman olarak tanımlıyor ancak açıkça ifade edemiyor. Örneğin Filistin bütün Müslümanlar için önemli bir konu, Müslümanlar Filistin’i destekledikleri zaman antisemitist olarak damgalanıyor. Ayrıca demokrasi açısından bakıldığında din motifli siyaset esasen bir sorun teşkil etmiyor. Bu nedenle merkez sağ ÖVP Katolik partisi olarak tanımlanıyor.

Avusturyalı gazeteci ve yazar Wilhelm Langthaler, iktidarın açıkladığı "yeni anti-terör yasa tasarısına" ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, tasarının ülkede uzun bir süredir devam eden, İslam ve Müslümanları düşman olarak gören kampanyanın bir parçası olduğunu ifade etti.

Langthaler, Avusturya’da yasaların farklı birçok gruba yaşam alanı açtığını, Kurz’un başında bulunduğu hükümetin bu durumu ortadan kaldırmayı hedeflediğini, açıklanan tasarının toplum içinde çatışmaya, ayrışmaya yol açtığı gibi korku ikliminin oluşturulmasına da neden olduğunu anlattı.

"İktidar, Müslümanları düşman olarak tanımlıyor"

Hükümetin topluma zarar verdiğini vurgulayan Langthaler. "İktidar, Müslümanları düşman olarak tanımlıyor ancak açıkça ifade edemiyor. Örneğin Filistin bütün Müslümanlar için önemli bir konu, Müslümanlar Filistin’i destekledikleri zaman antisemitist olarak damgalanıyor. Ayrıca demokrasi açısından bakıldığında din motifli siyaset esasen bir sorun teşkil etmiyor. Bu nedenle merkez sağ ÖVP Katolik partisi olarak tanımlanıyor." görüşünü paylaştı.

Langthaler, yürürlükteki terörle mücadele yasasının sorunlu olduğunu, yeni yasa tasarısının çok daha büyük bir tehlike arz edeceğinin altını çizerek, "Bu yasa tasarısı eylemleri değil, düşünceleri cezalandırmak istiyor. Ne olduğunu kimsenin bilmediği siyasal İslam bütün Müslümanları kapsıyor olabilir. Çünkü İslam dini siyasi bir perspektife de sahip. Böylelikle keyfi bir şekilde bütün Müslümanlar rahatlıkla suçlanabilecek." şeklinde konuştu.

Kurz yönetiminin, 11 Eylül sonrası ABD’de de olduğu gibi İslam ve Müslümanları hedef aldığını belirten Langthaler, hükümetin terör oluşumları olarak nitelendirdiği Müslüman Kardeşler hareketinin terörle ilişkisinin olmadığını ve HAMAS’ın ise tamamen işgal edilmiş topraklarda bir direniş mücadelesi verdiğini dile getirdi.

Avusturyalı aktivist Michael Pröbsting de kamuoyuyla paylaşılan tasarıyla Kurz iktidarının temel haklara yönelik çok ciddi bir darbe indirmeye çalıştığını ifade etti.

"Siyasal Hristiyanlığa izin veriliyor"

Pröbsting, Kurz’un başında olduğu parti başta olmak üzere Avrupa’da çok sayıda partinin ya programında ya da isminde açık bir şekilde Hristiyan ifadesinin kullanıldığına işaret ederek, "Neden siyasal Hristiyanlığa izin verilirken, siyasal İslam suç olarak tanımlanıyor?" ifadesini kullandı.

Kurz’un partisi gibi Hristiyan partilerin, Charlie Hebdo ve İslam karşıtı ırkçı yaklaşımları desteklediğini belirten Pröbsting, "Ancak aynı kişiler dini inançlarını savunan, çirkin karikatürler ve İslam karşıtı ırkçılığa karşı çıkmak dışında hiçbir suçu bulunmayan insanlara suçlu muamelesi yapıyorlar." değerlendirmesinde bulundu.

"Siyasal islam savaş sloganı"

Bünyesinde çok sayıda sivil toplum kuruluşunu barındıran Filistin Dayanışma Platformu da yaptığı yazılı açıklamada, hükümetin siyasal İslam ifadesini Müslümanlara yönelik savaş sloganı olarak kullandığı, her anlama gelebilecek bu söylemin terk edilmesi çağrısında bulundu.

Açıklamada, ülkenin en eski partilerinden Kurz’un başında bulunduğu partinin siyasal Katolik bir parti olduğu kaydedilirken, "Esasında siyasal İslam’ın terörizmle eş tutulmasını yasaklayan bir kanun hayata geçirilmelidir." ifadesine yer verildi.