Bu çerçevede, şehirlerimizde ve köylerimizde yüzyıllardır okunan ve bunca yıldır kimseyi rahatsız etmeyen ezan seslerinin içinde bulunduğumuz mübarek Ramazan ayında tartışma konusu haline getirildiğine ve Kovid-19 salgınıyla mücadele bahane edilerek, ezanların okunduğu mikrofonların ayarlarıyla oynamaya dönük haksız ve hukuksuz girişimlere şahit oluyoruz.
Son günlerde, kendilerini ‘’yetkili’’ olarak tanıtan bazı sivil kişiler, camilerin imam ve müezzinlerini ziyaret ederek, minarelerden okunan ezan sesini rahatsızlık yarattığı gerekçesiyle kısmaları yönünde telkinde bulunuyorlar. Bu şekilde müezzinler üzerinde baskı kurulmaya ve tedirgin edilmeye çalışılmaktadır. Diğer taraftan, iftar ve sahur vaktini davulla duyuran gençlerimize yönelik engellemeler de yaşanmaktadır.
Salgınla mücadele dolaysıyla camilerimizin kapalı tutulduğu hassas bir dönemde yapılan bu müdahaleler toplumumuzun tüm kesimlerinde rahatsızlık ve endişeye yol açmaktadır. Salgınla mücadelede ezan ve davul sesinin ne gibi bir ilgisi bulunduğunu anlamak mümkün değildir. Din ve ibadet özgürlüğüyle de bağdaşmayan bu durum kabul edilemez. Hatta Granada gibi 500 yıldır ezan okunmayan bir kentte bile salgınla mücadelede halkın moralini yükseltmek için ezan okunurken, Batı Trakya’da bunun engellenmeye çalışılması hiçbir mazeretle de açıklanamaz.
Manevi değerlerimizi hedef alan bu girişimleri reddediyor, bu psikolojik yıldırma girişimlerinin bir an önce son bulması için tüm makamları göreve davet ediyor, inanç hürriyetimize saygı duyulmasını beklediğimizi tüm dünya kamuoyuna duyuruyoruz.