Oturma eylemi yapan annelerin görüntüsü; her türlü ideolojiden, siyasi görüşten, her türlü inançtan ve her türlü farklılıktan azade bir şekilde sadece anne yüreğinden kopup gelen bir haykırış, bir çığlık ve bir fırtına olduğuna vurgu yapan Çavuşoğlu, “Bilindiği gibi 22 Ağustos günü Hacire Akar oğlunun HDP İl Başkanlığı tarafından kaçırıldığı iddiasıyla ve bunu ifade ederek burada bir oturmaya başlatmıştı.
Bu oturma eyleminden sadece iki gün sonra oğlu Mustafasına kavuştu ve bu olayla ilgili olarak birisi HDP gençlik kollarından bir diğeri de HDB’li belediye meclis üyesi olmak üzere iki kişi tutuklanmış bulunuyor.
Hacire Akar oğluna kavuştuktan sonra bir çağrıda bulundu. Aynen oğlu dağa kaçırılan bu çocukların ailelerinin annelerinin de bu noktada eylem ortaya koymaları talebinde bulundu ve 3 Eylül'den itibaren bugün dokuzuncu günu yaşıyoruz sanırım, son aldığımız bilgilere göre 23 aile şu anda dağa kaçırılan çocuklarını HDP İl binasının önünde talep ediyorlar. Annelerin bu çığlığına, annelerin bu sesine Türkiye'deki yaşayan herkesin tam anlamıyla sahip çıkması, bir annenin evladına kavuşma ve hasretini ortaya koyması ki orada ortaya çıkan fotoğraflara, söylenen sözlere baktımız zaman orada çok dramatik görüntüler var.
Bir anne aynen şunu söyleyebiliyor: ‘ben oğlumun ölüsünü ya da birisini istiyorum’ diyor. Dağa kaçırılan çocuklar için gösterilen yer, ya demir parmaklıkların arkası ya da kara toprağın altı. Toplumumuzda hangi siyasi görüşe ait olursa olsun, hangi inancı taşıyorsa taşısın hangi kaygısı bulunursa bulunsun, sadece ana hasretinden kaynaklanan bu duygu ve bu oturma eylemine herkesin sahip çıkması gerekiyor. Ama maalesef geldiğimiz bu dokuzuncu günde gördüğümüz manzara ne yazıkki işin böyle olmadığını görüyoruz. Kimi siyasilerin belki siyasi hazımsızlıkla, belki farklı saiklerle bambaşka bir açıklama yaptığını, kimin sanatçıların sustuğunu, akademisyenlerin sustuğunu gördüğümüz zaman bu işte kabul edebilecek bir tablo, bir görüntü değil.” ifadelerini kullandı.
Cumhuriyet Halk Partisi Ana Muhalefet Partisi’nin sözcüsü bir açıklama yaparak ‘Hacet kapısı değildir, HDP İl Başkanlığı’ söylemine değinen Çavuşoğlu şöyle devam etti: “Bu çok garip bir söylem. Yani burada belki hangi sahipli olduğunu gayet iyi anlayabiliriz, belki bir süredir birlikte hareket etmeleri, ortaklık kurmaları nedeni ile bu ittifaka sadakatle bağlı olduklarını göstermek bakımından yapılmış bir açıklama olarak değerlendirsekte, bunu toplumumuzun kabul edebileceği hele hele 40 yıldan bu yana binlerce gencimizin hayatını, yaşamını kaybettiği, şehitler verdiğimiz, güvenlik güçlerimizin şehit olduğu bir noktada bu bakış açısı son derece hastalıklı bir bakış açısıdır.”
Çavuşoğlu: “Hiçbir siyasi kaygı gözetmeden ülkemizin geleceği, gençlerimizin istiklali ve istikbali için bu çocuklarımızın artık dağa giderek değil, okullarda sıraların başında kitaplarla, bilgisayarlarının başında yetişmeleri gerekiyor” dedi.
Bütün kirli oyunların arkasında HDP’nin olduğuna vurgu yapan Çavuşoğlu şu değerlendirmeyi yaptı: “Biz biliyoruz ki PKK terör örgütüdür. Ki Birleşmiş Milletler raporlarını da yansımış çocukları kaçırıyor ve PKK terör örgütü bunu HDP üzerinden yapıyor, bu herkesin bildiği bir sır. Yani bunu zaten işte dün bir PKK ile başını yapmış olduğu bir açıklama var biliyorsunuz annelerle ilgili küstahça bir açıklama orada HDP’den hiç bahsetmiyorum mesela ne işiniz var orada demiyor, biz kaçırdık demiyor.
Baktığınız zaman aynı şekilde Hacire Akar'ın çocuğunun gelmesinden sonra da bu olayla ilgili olarak tutuklanan isimler gene HDP üyesi, gençlik kolları üyesi ve meclis üyesi isimler. Bu son derece net ve açık. Nitekim bugün Sabah Gazetesi’nde yayınlanan bir yazı var oradaki annelerin çocukları ile ilgili düşünceleri açıklanırken çocukların hayallerini aktarmışlar. Kimisi veteriner olmak istiyor, kimisi doktor olmak istiyor, kimisi diş hekimi olmak istiyor. Bu çocukların bir hayali var ve kaçırılan çocukların da bir çoğu hepsi rüştünü kazanmamış çocuklar.
Dolayısıyla kaldırılabilecek, kaçırılabilecek çocuklar ve bunların kaçırıldığı yerinde neresi olduğu herkes tarafından biliniyor. Burada acı verici olay şu HDP'nin bir siyasi ve sivil siyaset yapan bir parti olarak ne yazık ki uzunca bir süredir tartışılan bir konu dağdan ve teröristlerden kendisini ayrıştıbilmiş değil, oranın tasavvutu altında ve bunu inkar etmiyor. Hiçbir şekilde de bir kınama düşüncesi, PKK’nın bir terör örgütü olduğuna dair bir ifadesini göremiyoruz HDP’li yetkililerden.
İç içe geçmiş bir durum var. Bunu biz biliyoruz, görüyoruz. Buna artık toplumumuzda böyle inanıyor. Ama asıl burada tehlikeli olan şey şu, siyasi kaygılarla ya da ortaklık yaptığınız HDP alınacak bu da başka bir durum ortaya çıkacak diye HDP'yi adeta kamufle ederek, devleti bu ailelerin muhatabı gibi göstermeye çalışarak, HDP'ye gizleyerek yapılan açıklamalarla varılacak bir nokta yok. Ama aynı şekilde İçişleri Bakanlığı yapmış bir partinin genel başkanı dahi, aynı şekilde bir söylemi değiştirebiliyor, Meral Akşener’in de söylemi bu yönde. Bunlar milletimiz tarafından mutlaka not ediliyor ve acı verici durum da budur aslında.
Birkaç yıl öncesinden bu yana hafızamda bir gazetedeki bir yazı sürekli yer etmiş durumda o de ne biliyor musunuz bilindik ve tanıdık bir ulusal gazetenin muhabiri bundan birkaç yıl önce Kandil’e çıkmıştı. Oradaki teröristlerle röportaj yapıp geldikten sonra, gazetesinde bir yazı yazdı. Ve o yazıda bir cümle gerçekten dehşet vericiydi. O da şuydu teröristlere istinaden söylediği; yere sigara izmariti dahi atmıyorlar cümlesiydi. Gözünü kırpmadan kundaktaki bebeği katleden, güvenlik güçlerimize pusu kuran, sivil, güvenlik hiçbir şey fark etmeksizin canice katliamlar işleyen, bu insanları gelip gazetesinde hem de Türkiye'de ulusal bir gazetede yere sigara izmariti atmayan çevreci düzenlemeler yapabilen bir yaklaşım gördü. Ama bugün geldiğimiz noktada, bakınız artık PKK da bunu inkar edemez durumda.
Bursa’da da oldu altı yerden yakılan ormanlarımız oldu, İzmir'de olduğu geldiğimiz noktada görüyoruz ki nasıl zarar verebilecekse her metodu her yöntemi kullanan bir terör örgütü var karşımızda. Bunları hiçbir değeri yok hiçbir değeri yok. Ağaçta, çevrede, canda aklınıza gelebilecek hangi değer varsa onlar nazarında bir itibarı yok. Dolayısıyla burada şuna dikkat çekmek istiyorum ben hep birlikte bu noktada bir tavır ortaya koyabilmeliyiz. Bu ülkemizin meselesidir, Türkiye'mizin geleceği meselesidir, gençlerimizin meselesidir. Bir yerde dokuzağaç bir yerden alınap, diğer bir yere taşınırken oraya adeta Taksim Meydanı’nı Tahir Meydanı’na çevirmeye çalışanları gördüğümüz zaman bu çevrelerden hiçbir ses çıkmaması gerçekten de kabul edilebilecek bir şey değil.
Bakınız nerede o kırmızı fularlı kadın, nerede o duran adam, nerede piyanosunun başında oradaki çevreci kisvesi altında toplanan kişilere finaristlere veren kişiler, nerede Allah aşkına. Bakın dün İzmir Büyükşehir Belediye Başkanları Meclisi'nde bir arkadaşımız orman yangınları nedeniyle PKK’yı kınamak üzere bir önerge verdi, önergeyi kim reddetti CHP’nin meclis üyeleri reddetti. Kimi koruyorsunuz, neden koruyorsunuz, korumanız gereken şey bu ülkemiz, vatanımız, milletimiz. Ama siz siyasi körlükle, siyasi rekabet hırsıyla, siyasi kaygılarla bu noktada böyle bir tavır ortaya koymanız milletimizin gözünden kaçmıyor, kaçmıyacakta.”