Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Genel Başkanı Kazım Türkmen, Ramazan ayının habercisi Berat kandili dolayısıyla bir mesaj yayımladı.
Berat Kandili dolayısıyla bir çağrıda bulunan Başkan Türkmen, mesajında şu ifadelere yer verdi;
Zamanın kıymet ve derecesi farklı farklıdır. Zaman da yer ve gökler gibi birbiri üzerine dürülmüştür. Nasıl yerin bir çekirdeği varsa ve bu çekirdek çeşitli katmanlarla üst üste sarılmışsa zaman da böyledir. Zamanın merkez çekirdeği ise Kadir Gecesi’dir. Recep, Şaban ve Ramazan ayları da bin aydan hayırlı gece olan Kadir Gecesi’nin üzerine üst üste geçirilmiş katmanlardır.
Bir meyvenin özü de çekirdeğinde saklıdır. Ancak çekirdeğe ulaşabilmek, dışarıdan içeriye doğru, yani kabuktan öze doğru, bir yolculuğu gerektirir. Zamanın özü olan Ramazan’a ve Kadir Gecesi’ne ulaşabilmek için de, yolculuğumuza Recep ve Şa’ban’dan başlayarak, her anın içinde saklı manayı hazmede ede yürümemiz gerekmektedir. İşte, Efendimiz’in ‘benim ayım’ diye nitelendirdiği, manevî feyiz ve bereketi büyük bir ayın, Şa’ban ayının, içinde bulunuyoruz. Bu aya kıymetini veren hadiselerden biri de on beşinci gecesinde idrak edeceğimiz Berât Kandili’dir.
Hayat zaman içinde gerçekleşen bir yolculuktur. Yolculuğun her safhası ve her durağı bizi hedefe biraz daha yaklaştırır. Mübarek gün ve geceler de bizi hedefe ulaştıracak, gıda ve enerjimizi temin edeceğimiz istasyonlardır. Mübarek gün ve geceler, hayatımızın geri kalan kısmını sâlimen tamamlayabilmemize imkân sağlayacak her türlü tedbire sarılacağımız zamanlardır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) ashabın büyüklerinden Ebu Zerr’il-Gıfârî’ye şöyle nasihat ediyordu: “Ey Ebu Zerr, yolculuğun sırasında kullanacağın gemine iyi bak, çünkü deniz çok derin ve tehlikelerle doludur. Azığın tam olsun, çünkü yol uzundur. Yükünü hafif tut, çünkü yol çok çetindir. Samimi ve ihlaslı ol, çünkü her şeyi gören Allah seni niyet ve samimiyetinle değerlendirecektir.”
Ebu Zerr’in şahsında Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) hepimize, hayat yolculuğumuza dikkat etmemizi, bu yolculuğu sıkıntıya sokacak ağır günah yüklerinden kurtulmamızı öğütlüyordu. Berat Kandili de vicdanımıza ağır gelen isyan ve günah yükünden kurtulmamız için gerçekten önemli bir fırsat gecesidir. Nitekim Yüce Allah’ın kullarına düşkünlüğünün çok çarpıcı bir şekilde ifade edildiği bir hadis-i kutsîde şöyle denilmektedir: “Şaban ayının on beşinci gecesi olduğu zaman o geceyi ibadetle, gündüzünü de oruçla geçirin. Çünkü o gece güneş batınca Yüce Allah dünyaya en yakın göğe rahmeti ile tecelli eder ve tan yeri ağarıncaya kadar insanlara şöyle seslenir: ‘Yok mu benden mağfiret dileyen, onu bağışlayayım. Yok mu benden rızık isteyen, onu rızıklandırayım. Bir derdi ve sıkıntısı olan yok mu, onu dert ve sıkıntılarından kurtarayım. Bir isteği olan yok mu, ona istediğini ihsân edeyim.”
Evet, özellikle salgın nedeniyle insan olarak güçsüzlüğümüzü ve yalnızlığımızı daha fazla fark ettiğimiz bu zamanlar, boynumuzu bükerek, günahkârlığımızı itiraf ederek Yüce Yaratıcı’ya yöneleceğimiz, dua ve yakarışlarımızla O’na sığınacağımız zamanlardır. İnsanın gözle görülemeyen bir virüs karşısındaki çaresizliği, “Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır” ayetinin işaret ettiği O Yüce Kudret’in huzurunda eğilmemizi ve ondan yardım dilememiz gerektiğini hatırlatıyor.
O halde bu gece, yeryüzünü imar etmekle görevlendirilen insanın, emaneti altında tuttuğu tabiata ve yaratıcısına karşı ihanetinin artık sürdürülemez olduğunu anlayıp, ‘Evet yâ Rabbi, biz isyan ettik; yapıp ettiklerimizden dolayı yeryüzünde düzen kalmadı; fitne ve fesat aldı başını yürüdü; bizi affet; içimizdeki akılsızların yüzünden bizleri helak etme!’ diye içten dualarımızı Rabbimize arz edeceğimiz bir gece olsun.
Geceniz mübarek olsun.