Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Genel Başkanı Kazım Türkmen, Hicrî Yılbaşı ve Muharrem Ayı mesajında tüm İslam âleminin hicri yılını tebrik ederek; insanlık ailesine hayır ve bereket getirmesi niyazında bulundu.
Türkmen Hicrî Yılbaşı ve Muharrem Ayı Mesajı şunları kaydetti:
“30 Temmuz 2022 Cumartesi, itibariyle hicrî 1444. yılına girmiş olacağız. Bizleri yeni bir hicrî yıla ulaştıran âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahîm olan Cenâb-ı Hakk’a sonsuz hamd ve sena olsun. Yüce dinimiz İslam’ın esenlik veren mesajlarını tüm insanlığa ulaştırmak için hicret eden Hz. Muhammed Mustafa’ya, Ehl-i Beyt’ine ve ashabına salât ve selam olsun. Hicri yeni yılımız mübarek olsun.
Hicri takvim, Peygamber Efendimiz ve ashabının Mekke’den Medine’ye hicretini esas alır. Ancak Hicret, bir yolculuktan çok daha büyük anlamlar taşır.
Hicret, Allah’a itaatin, Peygamberimize sadakatin göstergesidir. Şiddetten merhamete, kula kulluktan sadece Allah’a kul olmaya, günahtan sevaba gidişin adıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in buyurduğu üzere, “Müslüman, elinden ve dilinden Müslümanların selâmette olduğu, zarar görmediği kimsedir. Muhacir, hicret eden de Allah’ın yasakladığını terk eden kimsedir.”
Hicret, bütün etnik, mezhebi ve meşrebi farklılıklarımızla birlikte et ve tırnak gibi olabilmektir. Cehaletten, şiddetten, farklılıkları kavga sebebi saymaktan uzak durmaktır. Bütün insanlığın huzuru için gayret gösterebilmektir. Azimle, sabırla, ümitsizliğe kapılmadan her türlü kötülükle mücadele etmektir. Zulmün, haksızlığın, şiddetin ve ötekileştirmenin karşısında mümince bir duruş sergilemektir.
Muharrem, Hicri yılın ilk ayıdır. Muharrem, Rabbimizin hürmet göstermemizi emrettiği önemli bir aydır. Allah Resûlü (s.a.s), bu ayın önemini şöyle haber vermektedir: “Ramazan ayından sonra en kıymetli oruç Allah’ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur.”
Muharrem ayının onuncu günü ise Âşûrâ günüdür. Âşûrâ günü, nice peygamberin hayatında önemli gelişmelerin yaşandığı yüce bir gündür. Muharrem ayında yaşattığımız aşure geleneğimiz ise, birlik ve beraberliğin, paylaşma ve dayanışmanın bir simgesidir. Tıpkı aşure aşında birbirinden farklı ürünlerin bir araya gelerek güzel bir tat sağlaması güzel bir nimetse, tüm farklılıklara rağmen sevinci ve kederi, muhabbeti ve meşakkati paylaşmamız aynı şekilde büyük bir nimettir.
Âşûrâ günü, Kerbelâ’da Hz. Hüseyin ve çoğu Ehl-i Beyt’ten onlarca müminin hunharca, insafsızca şehit edildiği matem ve hüzün mevsimidir. Bu elim hadise ve bu büyük acı; ırkı, rengi, coğrafyası ne olursa olsun, Allah’a ve O’nun elçisine iman eden bütün müminlerin kalbinde derin yaralar açmıştır. Kerbelâ’nın acısını kalbinin derinliklerinde yaşayan Müslümanlara düşen ise, Kerbelâ’yı doğru anlamak ve doğru dersler çıkarmaktır. Birlik ve beraberlikten asla ödün vermemektir. Bugün tüm insanlığın hicretin öğrettiği sabır, metanet, özveri, inanç ve umut gibi değerlere her zamankinden daha çok ihtiyacı var. Zira insanlık; şiddet, savaşlar, açlık, yoksulluk, göç, bunalımlar gibi devasa sorunların kuşatması altında. Maalesef insanlık, tarihin en acılı ve sancılı dönemlerinden birini daha yaşamakta.
Geliniz, bütün olumsuzluklara rağmen İslam’ın hayat veren ilkeleriyle önce kendimizi ve ailemizi, sonra da din, dil, ırk, renk, cinsiyet ayırmaksızın tüm insanları buluşturmanın gayretinde olalım. Kur’an’ın hakikatlerini, Peygamberimizin sünnetini, hicretin ahlakını kuşanalım. Azim ve kararlılıkla, sabır ve özveriyle yeryüzü daha güzel olsun diye çalışalım. Unutmayalım ki bizler, Rabbimize kul olmak, bu dünyayı imar etmek, insanlığı hak ve hakikatle buluşturmak, iyiliği yeryüzüne hâkim kılmak için yaratıldık. Birlik ve beraberlik içinde bir ömür sürelim, hayır ve iyiliği birbirimize hatırlatalım, dünyamızı ve ahiretimizi cennet haline dönüştürmek için gönderildik.
Bu düşüncelerle, yeni hicrî yılın ve Muharrem ayının tüm İslam âlemi ve insanlık ailesine hayırlar ve bereketler getirmesini niyaz ediyorum.