İftar yemeğine; Türkiye Cumhuriyeti Essen Başkonsolosu Tolga Sezai Şimşir, Dortmund Büyükşehir Belediye Başkanı Thomas Westphal, Uyum Meclisi İkinci Başkanı Irina Buerstinghaus, Dortmund Müslüman Toplumu Konseyi sözcüsü Ahmad Aweimer ve Emre Güleç, Yahudi, Protestan ve Katolik cemati temsilcileri ile Dortmund şehrinde faaliyet gösteren dernek başkanları ve işadamları katıldı.
Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan iftar programının açılış konuşmasını Dortmund Müslüman Toplumu Konseyi sözcüsü Ahmad Aweimer ve Emre Güleç yaparak, bu akşam, siyaset, dini topluluklar ve şehir toplumundan konuklarla birlikte kutsal Ramazan ayında birlikte orucunu açmak üzeri bir araya gelindiğini söyleyerek, “Bu sofraların dinler ve kültürler arasındaki ilişkilerde daha da genişletmeyi umuyoruz. Kazanılan güven ve işbirliği daha da yoğunlaştırılacaktır. Birlikte iftar etmek, şehrimizde barışın, çeşitliliğin, saygının ve hoşgörünün bir ifadesi olmayı amaçlamaktadır.” ifadelerini kullandı.
İftar yemeğinde bir konuşma yapan Türkiye Cumhuriyeti Essen Başkonsolosu Tolga Sezai Şimşir, “Küresel Kovid-19 salgınını geride bırakmakta olduğumuz bir dönemde, bu güzel akşamda, kaydadeğer büyüklükteki bir Türk toplumuna ev sahipliği yapmakta olan Dortmund’ta sizlerle bir araya gelmekten onur ve mutluluk duyuyorum. Bu güzel iftara, beni ve Başkonsolosluğumuz mensuplarını davet etme nezaketi gösterdiğiniz için ayrıca teşekkür ediyorum. Bu akşam, bizim Başkonsolosluk personeli olarak uzun süre sonra ilk defa birlikte katıldığımız iftar olması bakımından da ayrı bir önem taşıyor” dedi.
Semavi dinlerin mensuplarıyla bir araya gelmekten duyduğu memnuniyeti dile getiren Şimşir, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Tüm İslam alemi için yılın en anlamlı ve özel dönemi olarak nitelendirebileceğimiz, Müslümanların kutsal kitabı, Allah’ın kelamı olan Kuran-ı Kerim’in insanoğluyla paylaşıldığı mübarek Ramazan ayı, sadece oruç ibadetinin yapıldığı değil, aynı zamanda “tefekkür” diye nitelendirebileceğimiz, insanların kendilerini sorgulamaya yönelecekleri, geçtiğimiz bir yıl boyunca neleri yanlış, neleri doğru yaptıklarını anlamlandırmaya çalışacakları, hatalarından ders alacakları ve iyi yaptıkları şeyleri daha da geliştirmeye çalışacakları bir dönemdir. Böyle anlamlı ve özel bir ayda, dualarımız ve temennilerimiz her şeyin başında Türkiye’nin kuzeyinde bir ayı aşkın süredir devam etmekte olan kanlı savaşın bir an önce sona ermesi ve bölgemize sürdürülebilir barışın, kalıcı bir ateşkesle gelmesinin sağlanmasıdır.
Savaşın başlangıcından bu yana gerek Ukrayna, gerek Rusya ile mevcut tarihi, coğrafi ve güçlü sosyo-ekonomik ve kültürel bağlarımızın da etkisiyle almış olduğumuz arabuluculuk/kolaylaştırıcılık inisiyatifini eminim yakından takip ediyorsunuzdur.
NATO’nun en eski Müttefiklerinden ve halihazırdaki mevcutlar arasında Avrupa Birliği’ne adaylık bakımından en kıdemli ülke olan Türkiye, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesini, dış politikasının ana şiarı olarak benimsemiştir.
Türkiye, gerek bölgesinde, gerek küresel planda barış ve istikrarı hayata geçirmek için elinden gelen gayreti göstermekte, dünya üzerinde çatışmanın, savaşın ve anlaşmazlıkların olduğu her yere kalıcı barış ve istikrarın gelmesi için her türlü çabayı göstermektedir.
Almanya’nın ve Avrupa Birliği’nin, ülkemizin Rusya-Ukrayna krizine kalıcı ateşkesle son vermeye yönelik arabuluculuk/kolaylaştırıcılık çabalarına verdiği desteği daha da güçlendireceğine inanıyoruz. Umut ediyoruz ki sahada milyonlarca insanı doğrudan etkileyen bu savaş bir an önce son bulur ve önce Ukrayna’ya, daha sonra da ortak geniş coğrafyamıza kalıcı barış ve istikrar gelir.
Bu vesileyle, hem son dönemde giderek artan bir şekilde karşımıza çıkan İslam karşıtlığı, yabancı düşmanlığı ve ırkçılık ile, hem de bu olumsuz gelişmelere karşı son derece anlamlı bir mesaj teşkil eden Dortmund Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 17 Şubat 2022 tarihinde almış olduğu anlamlı karara dair bazı tespit, görüş ve değerlendirmelerimizi sizlerle paylaşmak isterim.
Bugün, hiç şüphe yoktur ki, Türkiye ve Almanya derin siyasi ve ekonomik ilişkiler ile sosyal ve kültürel bağlara sahip ortak ve müttefik iki ülkedir. Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkileri özgün kılan ve iki ülke arasında sağlam bir köprü vazifesi gören temel unsur ise elbette ki Almanya'daki Türk toplumudur.
Almanya Türk toplumu, II. Dünya Savaşı sonrasında adeta bir harabeye dönen bu güzel ülkenin yeniden imarında ve bugün gerek Avrupa Birliği içerisinde, gerek dünya üzerindeki müstesna konuma ulaşmasında başat rol oynamış ve Almanya’nın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.
Bununla birlikte yabancı düşmanlığı ve ırkçılık, günümüzde geldiği nokta itibariyle uluslararası barış ve huzura en büyük tehditlerden birini teşkil etmektedir. Almanya genelinde DİTİB camilerine yapılan ırkçı tehditler içeren mesajlar, İslam karşıtı saldırılar devam etmekte ve bu tehlikenin ne kadar güncel olduğunu göstermektedir. Almanya’daki camilerimizin daha etkin bir şekilde korunması öncelikli beklentimizdir. Son olarak yılbaşı gecesi görev bölgemizde bulunan Iserlohn’da Türk ve diğer Müslümanların mezarlarını hedef alan saldırı ve Camilerimize yönelik sürekli meydana gelen saldırılar hepimizi üzmekte ve toplumumuzda derin kaygı uyandırmaktadır.
Diğer yandan, İslam karşıtlığını ve ırkçılığı sadece bir güvenlik meselesine indirgemek eksik bir yaklaşımdır. Bu konuda siyasal ve toplumsal zeminin güçlendirilmesi elzemdir. İslam karşıtlığının ve ırkçılığın artık Avrupa’da en az antisemitizm kadar önemli bir tehdit olduğunu kabul etmek ve bu çerçevede gerekli önlemleri almaya başlamak önem taşımaktadır.
Bu anlamda, Dortmund Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 17 Şubat 2022 tarihinde almış olduğu kararı son derece anlamlı buluyor, memnuniyetle karşılıyor ve destekliyoruz. Temennimiz, Dortmund Büyükşehir Belediyesi’nin almış olduğu bu kararın, hem Kuzey Ren Vesfalya, hem Almanya’nın geneli bakımından örnek teşkil etmesi ve benzer kararların sayısının gerek eyaletler, gerek federal seviyede artmasıdır.
İnanıyoruz ki Dortmund kenti, şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da uyum, barış içinde bir arada yaşama kültürü ve güçlü Türk toplumu varlığıyla sadece KRV içerisindeki değil, Almanya genelindeki örnek başarı hikayesi rolünü güçlü biçimde sürdürecektir.
Bu vesileyle, katledilişinin yıldönümünde merhum Mehmet Kubaşık’ın aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyor, tüm İslam aleminin mübarek Ramazan ayını içtenlikle kutluyor, bin aydan hayırlı Kadir Gecesi’ne ve Bayrama erişmeyi Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum. Ayrıca, Mayıs ayındaki Eyalet seçimlerinde yarışacak tüm siyasetçilere başarılar diliyor, seçimlerin hayırlara vesile olmasını diliyorum. Seçim sonuçlarının bir bütün olarak KRV eyaletindeki Türk toplumunun sorunlarının iyileştirilmesine ve Türkiye ile KRV arasındaki ilişkilerin daha da güçlendirilmesine katkı sağlamasını temenni ediyorum. “