Güney Kore'deki ailesini geride bırakarak yüksek lisans için Almanya'ya giden ve evlenerek İstanbul'a yerleşen Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümü Öğretim Üyesi Kore asıllı Doç. Dr. Hyun Sook Tekin, yaşamını ve sanat kariyerini 15 yıldır Türkiye'de sürdürüyor.
Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümü Başkanlığını 3 yıl yapan Tekin, dünyanın birçok ülkesinde ve Türkiye'nin dört bir yanında solo resital ve oda müziği konserleri veriyor.
Piyano eğitimine 5,5 yaşında Güney Kore'nin Daego kentinde başlayan Tekin, Kyungpook National University'nin Güzel Sanatlar ve Müzik Fakültesi Piyano Ana Dalı ile Müzik Pedagojisi bölümlerinden mezun oldu. Yüksek lisans eğitimi için Almanya'ya giden Tekin, Almanya'nın ünlü piyanistlerinden Prof. Klaus Schilde'nin öğrencisi olarak Weimar'da Hochschule für Musik-Franz Liszt'de aldığı yüksek lisans eğitimini 2004'te tamamladı.
Tekin, doktora eğitimine Almanya'da devam etmek isterken bu ülkede tanıştığı Türk eşiyle 2002'de evlendi. Tekin, eşinin Türkiye'ye dönmek istemesi üzerine, "Deneyip, olmazsa geri dönme şartıyla" 2004'te İstanbul'a taşındı.
Türkiye'de yaşamaya başlama öyküsünü AA muhabirine anlatan Tekin, uzun yıllar Almanya'da iş yaptığı için oradaki sisteme alışkın olan eşinin, Türkiye'ye dönmek istediğini ancak 2 yıl sonra işlerine yine Almanya'da devam etmeye karar verdiğini aktardı.
Tekin, bu sırada İstanbul Teknik Üniversitesi Müzik İleri Araştırmalar Merkezi'nde (İTÜ/MİAM) sürdürdüğü doktora eğitimini tamamlamak için Türkiye'de kalmaya karar verdiğini dile getirerek, şöyle devam etti: "Tez yazmaya devam ederken 2008'de oğlum dünyaya geldi. Aynı yıl Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümünde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladım. 2010'da doktorayı tamamladıktan sonra 2011'de yardımcı doçentliği aldım. 2013 sonunda doçentlik sınavımı verdim ama 2015'te kadromu alabildim. Şu anda doçent olarak devam ediyorum, ama profesörlük süresi de tamamlandı."
"Televizyondan dizileri, haberleri izleyerek ve gazete okuyarak Türkçemi geliştirdim"
Hyun Sook Tekin, ilk geldiği zaman İstanbul'u "yorucu" kelimesiyle ifade edebileceğini dile getirerek, "Toplu taşıtlara binmek çok zordu, çok kalabalıktı. Belediyede ya da üniversitede bürokrasi anlamında bir işi halletmek çok zor geldi bana. 'İnsanlar burada çok rahat' gibi bir düşünceye de kapılmıştım, o zamanlar. Yıllar sonra tekrar baktığımda bir şey de öğrendim. Güney Kore'de insanlar çok çalışıyor, dinlenmeyi bilmiyor, sürekli çalışıyor. O da iyi değil. Burada kaldıkça çok çalışmanın yanı sıra dinlenmenin ve hayatın keyfini çıkarmanın da güzel olduğunu gördüm." diye konuştu.
Tekin, İstanbul'da dil bilmediği zaman kendisini yabancı hissettiğini ifade ederek, şunları söyledi: "Sıfır Türkçe'yle geldim. İlk 2 sene dil öğrenme sürecinde biraz zorlandım. Eşim ilk başta tercüme edeceğini söyledi ama tercüme de bir yere kadar. 5 dakika geçince bırakıyordu. Kendim öğrenmeye çalıştım, 6 ay kursa gittim. Doktora eğitimim de İngilizce'ydi. o yüzden çok da zaman ayıramadım. Sonra televizyondan dizileri, haberleri izleyerek ve gazete okuyarak geliştirdim. 2 sene sonra daha rahat edebildim. Günlük konuşmada bir sorun çekmiyordum ama üniversiteye girdikten sonra resmi dil öğrendim. Şu anda dışarıda beni görenler bana hala yabancı olarak bakıyor olabilir de ben kendimi buralı gibi hissediyorum. O kadar uzun senedir burada yaşayınca bazı şeyleri benimsiyorum. 'Sen bizden de Türksün' diyenler de oldu, olmadı değil."
Hem genç hem kadın hem yabancı, size nasıl bölüm başkanlığı verdiler?"
Kore ve Türkiye'de ailenin çok önemsendiğini belirten Tekin, "Türkiye çok güzel bir coğrafyaya sahip, iklimi de çok güzel. Akdeniz'i, Ege Denizi'ni, yani deniz kıyılarını çok seviyorum. Bana 'Dünyanın neresinde yaşamak istersin?' diye sorsalar, Türkiye'yi tercih ederim. Büyük şehirlerden ziyade daha küçük bir yerde yaşamayı seçerim." dedi.
Doç. Dr. Hyun Sook Tekin, Türkiye'de karşılaştığı tepkilere ilişkin şunları anlattı: "Görünüm olarak Uzak Doğulu birisi Türkçe konuşunca tabii ki şaşırıyorlar. Akademi camiasında da tanımayanlar arasında, Mevlana ya da Erasmus programından gelen öğrenci olduğumu sananlar oluyor. Aslında her yerde çeşitli tepkilerle karşılaşıyorum, ama demek ki çok alışmışım. Alışveriş merkezinde, pazarda ya da kampüste dolaşırken insanlar 'Nerede Türkçe öğrendiniz?' diye soruyor. Genel olarak çok sıcak tepkilerle karşılaşıyorum. 'Biz Kore'yi çok seviyoruz, Kore bizim kardeş ülkemiz.' diyorlar. Yakın zamanlarda Kore dizilerine merak saran gençler çok artığı için bazen konserden sonra müzik hakkında değil de Kore dizileri, Koreli aktörler hakkında konuşmak için yanıma gelenler oluyor.
Bölüm başkanlığını yürütürken, bütün daire başkanlarıyla toplantıya girdiğimde 'Hem genç hem kadın hem yabancı, size nasıl bölüm başkanlığı verdiler?' gibi bir yaklaşım oluyordu. Bazı konularda biraz zorluk da çektim ama sonuçta öğrendim; bir şey yaptırmak istiyorsanız, mesela bölüme bir piyano aldırmak istiyorsanız ya da bölüme tadilat gerekiyorsa sürekli kapıyı çalıyor, durumu anlatıyordum, o zaman bir sonuç alıyorum."