Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Başbakanı Olaf Scholz, ABD Başkanı Donald Trump’ın göreve başlamasıyla Avrupa’nın daha güçlü ve egemen bir şekilde hareket etmesi gerektiğini belirtti. 22 Ocak 1963’te imzalanan Elysee Anlaşması’nın 62. yıl dönümüne özel olarak başkent Paris’te düzenlenen basın toplantısında, Macron ve Scholz, Avrupa’nın güçlendirilmesi gerektiğine dair görüşlerini dile getirdi.
Macron’un Vurguları: Macron, birleşmiş ve güçlü bir Avrupa’nın gerekliliğini vurgulayarak, Avrupalıların görevlerini tam anlamıyla yerine getirmesinin her zamankinden daha önemli olduğunu söyledi. Ayrıca, Avrupa’nın Atlantik ötesi bağlarını korumasını, ancak kendi çıkarlarını da savunmasını istedi. Avrupa’nın yapay zeka sektöründe lider olması gerektiğini belirten Macron, savunma sektörüne yatırım yapılması gerektiğini de ifade etti. Ayrıca, Avrupa Birliği’nin (AB) çıkarlarını savunmak için Ukrayna’ya destek verilmesi, Suriye’deki barış sürecine katkı sağlanması ve İsrail ile Hamas arasındaki ateşkesin uygulanması gerektiğini söyledi.
Scholz’un Görüşleri: Scholz, Fransa ve Almanya arasındaki “derin dostluğun” simgesi olan Elysee Anlaşması’nın Avrupa için çok önemli olduğunu belirtti. Scholz, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın Avrupa’daki barışı bozduğunu, aşırı sağın Batı toplumlarında yükseldiğini ve bu durumun Avrupa’nın daha güçlü ve dirençli olmasını gerektirdiğini söyledi. Ayrıca, ABD ile Avrupa arasındaki uzun tarihe dayanan dostluk ve ortaklık ilişkisine de değindi ve Avrupa’nın ABD için güçlü ve yapıcı bir ortak olacağını belirtti.
Elysee Anlaşması’nın Önemi: 1963 yılında Almanya Şansölyesi Konrad Adenauer ve Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle tarafından imzalanan Elysee Anlaşması, iki ülke arasındaki düşmanlıkları sona erdirerek, işbirliği ve dostluğun temellerini atmıştır. Bu anlaşma, özellikle Fransa-Almanya ilişkilerinin derinleşmesinde önemli bir rol oynamış ve Avrupa’nın entegrasyon sürecinde bir dönüm noktası olmuştur. Macron ve Scholz, bu anlaşmanın 62. yıl dönümünde, günümüzdeki Avrupa’nın daha güçlü bir yapı içinde olması gerektiğine dikkat çekti.
Sonuç olarak, her iki lider de ABD’nin yeni yönetimi karşısında Avrupa’nın bir arada hareket etmesinin ve daha bağımsız bir güç haline gelmesinin gerektiğini savundu