Ulu Camii, Osmanlı İmparatorluğu döneminde inşa edilen ilk camilerden biri olma özelliği taşıyarak, Türk tarihi ve kültüründe büyük bir öneme sahiptir. Bursa’nın merkezinde, Atatürk Caddesi üzerinde konumlanan bu muazzam yapı, 1400 yılında Yıldırım Bayezıd tarafından yaptırılmıştır. Mimarinin ustalarından biri olduğu düşünülen Ali Neccar’ın eseridir. Günümüzdeki mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne aittir.
Gelişmeleri kaçırmayın! Avrupa’dan ve dünyadan en güncel haberler artık cebinizde.
- WhatsApp kanalımıza katılın, özel haberler ve analizlere anında ulaşın
- Anlık bildirimlerle sıcak gelişmeleri ilk siz öğrenin
Caminin inşasına dair birçok menkıbe bulunmaktadır. Bir rivayete göre, Yıldırım Bayezıd, Niğbolu Muharebesi’nden zaferle döndükten sonra yirmi cami inşa etmeye karar vermiştir. Ancak, damadı Emir Sultan, bu fikri yirmi kubbeli tek bir cami yapma önerisiyle değiştirmiştir. Caminin inşa yeri de Emir Sultan’ın rüyasında kendisine gösterilmiştir. Ertesi gün, o yerde çimlerin bittiği görülerek inşaatın yeri belirlenmiştir. Padişah bu karara uygun görünerek, Ulu Camii’nin inşasına başlamıştır. Cami, Niğbolu zaferinde elde edilen ganimetlerle inşa edilmiştir.
Ulu Camii ile ilgili bir başka ilginç menkıbe ise şadırvanının etrafında dönmektedir. İnşaat süresince, şadırvanın yerinde bir kadına ait ev bulunmaktadır. Kadın, evini gönül rızası ile satmamıştır, bu nedenle devlet yetkilileri İslam hukukuna saygıyla onun rızasız mülkiyetine müdahale edememiştir. Kadının vefatından sonra, bu ev cami alanına dâhil edilmiştir. Daha sonra, şadırvan, İstanbul’dan Bursa’ya siyasi sürgün olarak gelen Karaçelebizade Abdulaziz Efendi tarafından yapılmıştır. Seyyah Evliya Çelebi, 1640’larda Uludağ’dan gelen suyun bu havuzda alabalıkların yüzerken görüldüğünü yazmıştır. Şadırvanın suyu, otuz üç ayrı noktadan akarak, bir havuzda toplanmaktadır ve bu durum, Allah’ın birliğini simgelemektedir.
Caminin ilk imam-hatibi, ünlü Mevlid-i Şerif yazarı Süleyman Çelebi’dir. Ramazan ayının 1409 yılında ikindi namazından sonra, bir vaaz esnasında cemaatten bir kişinin Hz. Muhammed’in peygamberliği konusunda yaptığı yorum, Süleyman Çelebi’yi Mevlid-i Şerif’i yazmaya teşvik etmiştir. Mevlid, Türkçe olarak yaklaşık bin beyitten oluşmaktadır ve Hz. Peygamber’in faziletlerini anlatmaktadır.
Caminin sağ tarafında yer alan yüksekçe bir yere asılmış olan siyah örtü, Kabe’nin örtüsüdür. Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi’nden sonra, eski örtü İstanbul’dan gönderilen yenisi ile değiştirilmiş ve eski örtü Bursa’ya getirilerek Ulu Camii’ye hediye edilmiştir. Üzerinde ayetler bulunan bu örtü, zamanla kararmış, fakat bazı hatalı restorasyonlar sonucunda günümüzde işlemeleri ancak parlak ışık altında görünmektedir.
Ulu Camii, büyüklüğü ve mimarisi açısından Osmanlı döneminin önemli yapı taşlarından biridir. 55 x 69 metre ölçülerinde, dikdörtgen bir plan üzerine inşa edilmiştir ve toplam iç alanı 3,165.5 m²’dir. Türkiye’de bulunan “Ulu Cami” isimli yapılar arasında en büyüğüdür. Caminin mihrabının yer aldığı duvar, diğer imam duvarından daha yüksektir. Cami, 12 ayak üzerinde 20 kubbe ile kaplanmıştır ve ortadaki kubbenin üstü açık durumdayken, bu alan son dönemlerde camla kaplanmıştır. Dış duvarları düzgün kesme taşlarla örülmüştür.
Bursa’nın tarihine önemli izler bırakan Ulu Camii, Tarihi Uludağ ve çevresindeki su kaynaklarından gelen suyla beslenen bir şadırvana sahiptir. Caminin tarihi boyunca geçirdiği doğal ve insan kaynaklı felaketler de yapının kaderinde belirleyici olmuştur. 1402’de Ankara Savaşı’nda Yıldırım Bayezıd’ı yenen Timur, caminin kuzey kapısını ateşe verip tahrip etmiştir. Ayrıca, bu yapı, 1855’te meydana gelen büyük bir depremde de zarar görmüş; on sekiz kubbesi çökmüş ancak sonrasında yenilenmiştir. Zamanla birçok restorasyon geçiren caminin, son hali 20. yüzyılın ortalarında gerçekleştirilmiştir.
Caminin minber kısmı 1751 yılında tamamlanmıştır. Zarif sekiz sütun üzerinde yer alan yukarıda bulunan müezzin mahfili ise 1549 yılında yapılmıştır. Caminin üç kapısı bulunmaktadır: doğu, batı ve kuzey. Özellikle doğudaki kapı, caminin inşa dönemine aittir ve ahşap kanatları ceviz ağacıdır. Geometrik motiflerle süslü olan kapılar, 16. yüzyıl Osmanlı mimarisini yansıtır.
Caminin pencereleri, her yönüyle farklı boyut ve biçimdedir. Özel tasarımındaki ‘nefeslik’ adı verilen küçük açıklıklarla, duvarların kalınlıkları arasında büyük farklılıklar bulunmaktadır. Ulu Camii’nin iç duvarlarındaki yazıların çoğu, ünlü hattat Şefik Bey tarafından düzeltilmiştir. Cami içinde toplamda 192 adet yazı ile birlikte çok sayıda değerli sanat eseri mevcuttur.
Bugün ziyaretçilerini ağırlamaya devam eden Ulu Camii, sadece bir ibadet yeri değil, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nun mimari estetiğini yansıtan büyük bir kültürel mirastır. Bu yapı, hem yerli hem de yabancı turistler için önemli bir çekim merkezi olmaya devam etmektedir.