Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Dışişleri Komisyonu bünyesinde kurulan Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Alt Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Zafer Sırakaya, komisyonun çalışmaları ile ilgili Meclis Televizyonu’na değerlendirmelerde bulundu.
Sırakaya, “Dünyada bulunan 20 milyon mültecinin yüzde 20’sine ev sahipliği yapan Türkiye’nin yurtdışında yaşayan vatandaşlarına karşı duyarsız kalması beklenemez!” dedi.
1960'lı yıllarda çok sayıda Türk vatandaşının Avrupa ülkelerine işçi olarak gittiğini hatırlatan Sırakaya yurtdışına çalışmaya gidenlerin hiçbir zaman Türkiye ile bağlarını koparmadıklarına dikkat çekti.
Sırakaya şöyle konuştu: “Yaklaşık 5 buçuk milyon ile 7 milyon arasında ifade edilen bir Avrupalı Türk toplumu, bunun yaklaşık 1 milyonu da dünya genelinde yaşamakta olan vatandaşlarımız. İlk giden birinci jenerasyona baktığımız zaman bunların birçoğu işçi olarak gitmişlerdi. Yaşamış oldukları ülkelerde işçi statüsünde yaşayan insanlarımızdı. Ama bu işçi statüsünde yaşayan insanlarımız veya Avrupa'ya göç eden bir jenerasyondan Avrupa'da yaşamakta olan ikici jenerasyona artık üçüncü jenerasyona baktığımız zaman Avrupalı Türk toplumunun varlığını görüyoruz. Birinci jenerasyonu ifade edecek olursak, onlar gittiklerinde okumuş olduğum bir kitaptan da örnek vermek isterim; iki tane saatleri olan bir tane çalar saatlerin yaşamış oldukları ülkenin saatine göre ayarlayan ama kolundaki bulundurdukları saatlerini her zaman için Türkiye'ye göre ayarlayan ve Türkiye ile yaşayan bir nesil idi. Artık üçüncü jenerasyona baktığımız zaman ise yaşamış oldukları toplumda sadece işçi statüsünde olan değil, her ne kadar bugün anayasamızın 62. maddesi yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız diye değil, yurtdışında çalışan vatandaşlarımız diye başlasak da artık üçüncü jenerasyondan yaşamış olduğu toplumun her alanında var olan; siyasal, sosyal ve kültürel alanda var olan, toplumun her kademesinde etkin bir şekilde görev alan müteşebbis bir anlayışla 500 bin kişi sadece Almanya'da istihdam üreten, bulunmuş olduğu ülkenin gayri safi millî hasılası çok ciddi katkı sunan bir konuma evrilmiş durumda. Tabii bu vatandaşlarımızın da hem yaşamış oldukların ülkelerde bazı sorunlarla karşılaşıyorlar, bildiğiniz üzere son dönemde özellikle Avrupa ülkelerinde artan zenofobi, İslamofobi, ayrımcılık, dışlama başta olmak üzere her türlü zorluğun beraberinde getirmiş olduğu bir süreç var. Vatandaşlarımızın aynı zamanda anavatanları ile Türkiye ile ilgili baktığımız zaman da bazı sorunları olduğunu görüyoruz. Mavi Kart bunların başında gelen bazı sorunlarımız oluşturduğu bir alan olmuş oluyor. AK Parti İstanbul Milletvekilimiz ve Dış İlişkiler Komisyon Başkanımız Sayın Volkan Bozkır beyin vermiş olduğu teklifle birlikte Dışişleri Komisyonu bünyemiz içerisinde Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Alt Komisyonu oluşturulmuş durumda.”
Komisyon henüz iki ay önce kurulmasına karşın önemli çalışmalar yaptığını ifade eden Sırakaya, yurt dışında yaşayan vatandaşların sorunlarına çözüm üretme çabasında olduklarını vurguladı.
Sırakaya şöyle devam etti: “1961'de işçi göçü süreci ile başlayan bir süreçte maalesef uzun bir müddet yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın bir insan perspektifiyle değil, bir işçi perspektifiyle bakıldığı bir anlayışa şahit olduk. Bu anlayışın son 17 yıllık süreç içerisinde değiştiğini görüyoruz. Ekonomik saiklerle bakılan, zaman zamanda güvenlik saikiyle bakılan bir anlayıştan artık Türkiye noktasında ne alabiliriz noktasında değil, bu insanlarımıza ne verebiliriz noktasındaki bir anlayışın hakim kıldığı bir süreci görüyoruz. Bugün dünya geneline baktığımız zaman 20 milyon var olan mültecinin yüzde 20'sine ev sahipliği yapan bir Türkiye'nin yurtdışında yaşayan vatandaşlarına karşı duyarsız kalması asla söz konusu olamazdı. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’mızın kurulmuş olması, oradaki konsolosluklarımızın vatandaşlarımıza çok daha iç içe olmuş olması, en önemlisi Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanımızın yurtdışına gittiği zaman oradaki toplumda bir araya gelmesi, bütünleşebilmesi, devlet ve millet kaynaşmasını göstermesi anlamında son derece kıymetli. Vatandaşlarımızın siyasal zeminde muhakkak daha etkili olmaları gerekiyor, hukuki mücadelelerine daha etkin kullanmaları gerekiyor Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Alt Komisyonu olarak bizlerin vatandaşlarımızın oradaki karşılaşmış oldukları sorunları bir şekilde takip edebilme, oradaki siyasilerle bu meseleleri görüşebilme anlamında rol üstleneceğiz. Türkiye açısından baktığımız zaman da vatandaşlarımızın burayla ilgili tabiki zaman zaman sorunları oluyor. Boşanma meseleleri bunlardan bir tanesi, bu konu ile ilgili vermiş olduğumuz bir kanun teklifi var. Önümüzdeki süreç içerisinde inşallah bu kanun teklifinin genel kurulda müspet bir anlamda sonuçlanacağını ve kanunlaşacağını umud ediyoruz. Geçmiş dönemde de vasilik meselesi ile ilgili özellikle birinci jenerasyonun artık yaşın ilerlediği bir süreçte vasilerin atandığı süreçler oluyor. İlgili ülkedeki yabancı vatandaş vasi olarak atanıyor. Bu konu ile ilgili kolaylaştırıcı kanun teklifimiz hamdolsun geçen hafta itibariyle genel kurulumuzda kanunlaştı. Bir diğer konu annesi ve babası Türk vatandaşlığından çıkan çocuklarında resen Türk vatandaşlığından çıkartılması durumu söz konusuydu Yine İçişleri Bakanlığımıza yapmış olduğumuz görüşmede ve AK Parti grubumuzun vermiş olduğu kanun teklifi ile birlikte, artık bunun da tarihe karıştı anne ve babası Türk vatandaşlığından çıkan çocuklarımızın vatandaşlıktan çıkartılmasını söz konusu olmadığı bir sürece İnşallah önümüzdeki süre içerisinde göreceğiz. Önümüzdeki süreç içerisinde AK Parti olarak özellikle yurt dışındaki vatandaşlarımızın bütün sorunlarını sonuna kadar takip eden, duyarlı olan bir anlayışı devam ettirme gayreti içerisinde olacağız.”
Yurtdışında yaşayan yaklaşık 7 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının bulundukları ülkelere önemli katkılar yaptığını kaydeden Sırakaya alt komisyonunun çalışma yöntemine ilişkin bilgiler verdi.
Sırakaya şöyle açıklama yaptı: “Komisyon toplantılarında Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’mızı davet ettik. Yurtdışındaki vatandaşlarımızın sorunları ile yakından ilgilenen özellikler Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’mız bize bir sunumda bulundu. Önümüzdeki süreç içerisinde Dışişleri Bakanlığı’mızın sunumunda tekrar dinleme imkanımız olacak. Oradaki vatandaşlarımızın sorunlarını en önde göğüsleyen, en önde gören kurumlar olarak bunların sorunlarını dinledikten sonra nasip olursa Şubat ayında biz de komisyon olarak da ilgili ülkelere ziyaretlerde bulunacağız. Burada en önemli avantajımız Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) Başkanı Sayın Mustafa Şentop beyin yurtdışındaki konularla ilgili özellikle bizleri son derece destek noktasında bulunmuş olması, Sayın Cumhurbaşkanımızın keza aynı şekilde. Önümüzdeki süreçte yapacağınız çalışmalardan bir diğeriyse artık üçüncü ve dördüncü jenerasyon olarak ifade etmiş olduğumuz yani genç neslimizin Türkiye'ye bağlı bir anlayışla belki değil ama bağlı bir anlayışla yetişebilmesi için özellikle dil stratejisi noktasında bu gençlerimizin Türkçeye hakim olabilmeleri noktasında. Çünkü dil sadece bir iletişim dili olmak değil aynı zamanda bütün düşünceyi de sistematiği de bu kardeşlerimizin anlayabileceği bir zemine evrilebilmesi için daha yakın bir diyalog içerisinde olacağız. En önemli olgunmuz üçüncü ve dördüncü jenerasyonlar olarak ifade ettiğimiz yani gelecek neslimizin Türkiye ile olan aidiyet bağını güçlendirecek, Türkiye ile olan iletişimini kuvvetlendirecek zeminde hareket edeceğiz.”
Dış İşleri Komisyonun Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Alt Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Zafer Sırakaya, yurtdışında yaşayan herkesin bulunduğu ülkenin dilini mutlaka bilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Sırakaya şöyle değerlendirme yaptı: “Türkiye ile olan bağını her zaman için devam ettirmiş, Türkiye sevdası hiçbir zaman için kaybetmemiş olan bir topluluktan bahsediyoruz. Dolayısıyla önümüzdeki süreç içerisinde Sayın Cumhurbaşkanımızın da her zaman ifade etmiş olduğu gibi yaşadıkları ülkede muhakkak entegre olan, oranın dilini muhakkak iyi bir şekilde konuşan, ama kökü ile olan bağını da asla kaybetmeyen bir anlayış içerisinde devam edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Kökü ile bağını kaybeden bir ağacın kurulduğu gibi geçmişiyle nesliyle herhangi bir şekilde iletişimini kaybetmiş olan bir varlığın önümüzdeki süreç içerisinde sağlıklı bir şekilde kendini devam ettirebilme imkanı olmaz. Bugün Avrupa'ya baktığımız zaman da özellikle terör örgütlerine katılan insanların varlığına baktığımız zaman geçmiş ile ilgili bir bağını kopartmış, geleceğiyle ilgili bir ideali bulmayan insanların, kendilerine belki bir kimlik kazanabilmek için terör örgütlerine bir şekilde yöneldiklerini görüyoruz Türk toplumu bunlardan kesinlikle uzakta durmuş. Çünkü geçmişiyle olan bağını kuvvetli bir şekilde muhafaza etmiş, bizler de önümüzdeki süreç içerisinde bu bağını kuvvetlendirmek devam etmesi, ama aynı zamanda yaşamış oldukları toplumun her alanında etkin ve verimli katma değer üreten bir topluluk olarak hayatına devam etmeleri için üzerimize düşen görevi yapmaya devam edeceğiz.”