Trump yönetimi İsrail ne istediyse yaptı

  • Güncelleme: 20.11.2019 01:31
Trump yönetimi İsrail ne istediyse yaptı

ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'da başkanlık koltuğuna oturduğu tarihten bu yana aldığı tartışmalı kararlar nedeniyle Filistin-İsrail meselesinde gittikçe azalan iki devletli çözüm olasılığını daha da zor hale getirirken, Tel Aviv'i memnun edecek kararlar almaya devam ediyor.

Önceki seçim kampanyasını İsrail taraftarlığı üzerine kurarak ülkedeki Yahudi lobilerinin desteğini almayı başaran Trump, başkan seçildikten sonra uzun süredir devam edegelen sorunlarda İsrail lehine kararlar aldı.

Başkan Trump, Yahudi asıllı damadı ve danışmanı Jared Kushner'in etkisiyle İsrail'in tüm isteklerini bölgedeki dengeleri gözetmeksizin gözü kapalı kabul ederek hayata geçirdi.

Başkanlık koltuğuna oturmasının üzerinden 3 yıldan az bir süre geçmesine rağmen Trump, uluslararası hukuku yok sayarak Tel Aviv'in çıkarlarına uygun kararları uygulamaya koydu.
Kudüs'ü resmen "İsrail'in başkenti" olarak tanıdı

Trump, Filistin-İsrail meselesinde kendisine yön veren kişilerin çoğunu Yahudi asıllı ve İsrail yanlılarından seçti.

Bunların başında İsrail'e Büyükelçi olarak atadığı David Friedman, danışmanı Kushner ve eski Orta Doğu Özel Temsilcisi Jason Greenblatt geliyor.

Başkan Trump, 6 Aralık 2017'de uluslararası hukuku yok sayarak aldığı Kudüs kararıyla İsrail'in yanında yer alacağının ilk sinyallerini verdi.

Önceki ABD başkanlarının aksine Trump, Kudüs'ün tamamını "İsrail’in başkenti" olarak tanıyan kararı imzaladı.

ABD Kongresi, 1995 yılında Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıyan yasayı kabul etmiş ancak o tarihten itibaren görev yapan başkanların tamamı ülke çıkarlarını gerekçe göstererek büyükelçiliği Tel Aviv'de tutmuş, Kudüs'ün statüsüyle ilgili yürütülen müzakerelere destek vermişti.

ABD başkanları, 1995'ten bu yana, söz konusu yasadaki ilgili maddeyi kullanarak her 6 ayda bir büyükelçiliği Tel Aviv'den Kudüs'e taşıma kararını erteliyordu.

Trump'ın Kudüs'ü "İsrail'in başkenti" olarak kabul ettiğini duyurduğu 6 Aralık 2017'den sonra işgal altındaki Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze sınırında düzenlenen gösterilere müdahale eden İsrail güçleri, en az 16 Filistinliyi şehit etti, yüzlerce Filistinliyi yaraladı.
İran ile nükleer anlaşmadan çekildi

İsrail'e sadakatinden ödün vermeyen ABD Başkanı Trump, Tel Aviv yönetiminin karşı çıktığı İran'la varılan nükleer anlaşmadan da çekildi.

Trump yönetimi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 5 daimi üyesi ve Almanya ile İran arasında 2015'te imzalanan nükleer anlaşmadan, Mayıs 2018'de tek taraflı çekilerek İran'a yönelik yaptırımları geri getirdi.

Tahran yönetiminin petrol ihracatını hedef alan yaptırımları uygulamaya koyan ABD, geçen nisan ayında da İran Devrim Muhafızları Ordusunu "yabancı terör örgütleri" listesine aldı.
ABD Büyükelçiliğini Kudüs'e taşıdı

Trump yönetimi, 6 Aralık 2017'deki karardan aylar sonra 14 Mayıs 2018'de tam da İsrail'in bağımsızlığını ilan ettiği günün yıl dönümünde Tel Aviv'deki ABD Büyükelçiliğini düzenlenen bir törenle Kudüs'e taşıdı.

Trump'ın kızı ve danışmanı Ivanka Trump ile damadı Kushner'in de katıldığı törenle ABD'nin Tel Aviv Büyükelçiliği Kudüs'e taşınırken, aynı saatlerde İsrail askerleri abluka altındaki Gazze Şeridi sınırında kararı protesto eden 60 Filistinliyi şehit etti.
Filistin'e mali şantaj

Trump yönetimi, İsrail'in isteklerini tek tek yerine getirirken Filistin'e de âdeta mali şantaj uygulamaya başladı.

ABD Dışişleri Bakanlığı, 31 Ağustos 2018'de, Washington'un Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansına (UNRWA) yaptığı mali yardımları tamamen durdurma kararı aldığını açıkladı.

Trump da 6 Eylül 2018'de yaptığı açıklamada, ABD'nin ara buluculuğunda İsrail ile yapılması öngörülen barış görüşmelerine katılmayı kabul edinceye kadar Filistin'e mali yardımda bulunmayacaklarını dile getirdi.

ABD yönetimi, Trump'ın bu açıklamasından iki gün sonra, işgal altındaki Doğu Kudüs'te Filistinlilere hizmet veren hastanelere yapacağı 20 milyon dolardan fazla yardımı da kesme kararı aldı.

Trump'ın, Filistin-İsrail meselesine çözüm bulmak iddiasıyla hazırlanan ve "Yüzyılın Anlaşması" olarak adlandırılan plana karşı çıkan Filistin yönetimine diz çöktürmek için mali yardımları koz olarak kullandığı yorumu yapılıyor. Filistin yönetimi söz konusu planın tümüyle İsrail lehine olduğunu belirtiyor.
FKÖ'nün Washington ofisini kapattı

ABD Başkanı Trump, İsrail'in "talep listesini" çok kısa aralıklarla bir bir yerine getirirken, Filistin yönetimini baskıyla "Yüzyılın Anlaşması" planını görüşmeye ikna etmeye çalışıyor.

Trump'ın "nihai anlaşma" olarak nitelendirdiği "Yüzyılın Anlaşması" planının açıklanma tarihi, İsrail'de bir yıla yakın süredir devam eden hükümet krizi nedeniyle sürekli erteleniyor.

Her ne kadar planın detayları açıklanmasa da basına sızan bilgiler ışığında "Yüzyılın Anlaşması" planının Filistin-İsrail meselesine çözümden çok İsrail'in Filistin toprakları üzerindeki işgalini pekiştireceği ifade ediliyor.

Baskılara rağmen Filistin yönetiminin "Yüzyılın Anlaşması" planına karşı durmaya devam etmesi Trump yönetimini daha da kızdırdı.

Trump yönetimi, 10 Eylül 2018'de Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) Washington'daki ofisini kapatma kararı alarak, bir kez daha Filistin’i cezalandırdı, İsrail'in ise talep listesini taçlandırmış oldu.
İsrail'in Golan Tepeleri ilhakını tanıdı

İsrail'in adeta Beyaz Saray'daki temsilcisi gibi davranan Trump, Tel Aviv yönetimini memnun etmek için birçok skandal karara imza attı.

O kararlardan biri de İsrail'in 1967'den bu yana işgali altında tuttuğu Suriye toprağı Golan Tepeleri hakkında oldu.

Trump, 25 Mart'ta Beyaz Saray'da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yaptığı görüşmede, "Golan Tepeleri üzerinde İsrail'in egemenliğini ABD'nin resmen tanıdığını" ilan eden başkanlık kararnamesini imzaladı.

Trump'ın İsrail'e son "hediyesi" Yahudi yerleşim birimleri

Hem ABD'deki Yahudi lobilerinin desteğini alma isteği hem de Filistin-İsrail meselesindeki danışmanlarının Yahudi asıllı olması Trump’ın aldığı kararların İsrail lehine olmasında etkili oluyor.

Tepkilere neden olan Kudüs kararı, UNRWA'ya yardımların kesilmesi, FKÖ'nün Washington'daki ofisinin kapatılması gibi adımların ardından Trump yönetimi, işgal altındaki Batı Şeria'da yer alan yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerine ilişkin skandal bir karara imza attı.

Uluslararası hukuka göre, işgal altındaki topraklarda bulunan tüm Yahudi yerleşim birimleri yasa dışı kabul edilirken, Trump yönetimi bunu da yok saydı.

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, dün yaptığı açıklamayla, Batı Şeria'da yer alan Yahudi yerleşim birimlerini artık yasa dışı olarak görmediklerini duyurdu.

Karar, İsrail'de sevinçle karşılanırken, Filistin yönetimi ise ABD'ye tepki gösterdi.

İsrail Başbakanı Netanyahu, karardan dolayı Trump ve Pompeo'ya teşekkür ederken, Filistin Başbakanı Muhammed Iştiyye, ABD'nin bu kararının uluslararası kanunların hafife alınması anlamına geldiğini belirtti.
Filistin-İsrail meselesinde iki devletli çözüm umudu ortadan kalktı

Bu kararla birlikte Filistin-İsrail meselesinde az da olsa devam eden iki devletli çözüm umudu ortadan kalktı.

Filistin yönetimi, kalıcı barış için 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasını isterken, İsrail ise Kudüs'ün tamamının "kendi başkenti" olduğunu iddia ediyor ve işgal altındaki Batı Şeria'da yer alan yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerini boşaltmaya da yanaşmıyor.

Doğu Kudüs ve Batı Şeria'daki yasa dışı Yahudi yerleşim birimleri, Filistin-İsrail meselesinde çözümün önündeki en büyük iki engel olarak gösteriliyor.
İsrail Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimleri ilhak edebilir

Uzmanlar, Trump'ın kararının İsrail'in Batı Şeria'daki yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerini ilhak etme planının önünü açabileceği uyarısında bulunuyor.

Pompeo'nun açıklamasından kısa süre önce eski İsrail Adalet Bakanı Yeni Sağ Partisi lideri Ayelet Şaked, Batı Şeria'daki yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerinin İsrail'e ilhak edilmesi çağrısı yaptı.

Başbakan Netanyahu da 17 Eylül'deki İsrail seçimleri öncesinde Batı Şeria'daki yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerinin İsrail'e ilhakı vaadinde bulunmuştu.

İsrail'in 1967'de işgal ettiği Batı Şeria'da 250'ye yakın yasa dışı Yahudi yerleşim birimi bulunuyor. Bu yerlerde 400 binden fazla Yahudi yerleşimci ikamet ediyor.

Uluslararası hukuka göre, işgal altındaki topraklarda bulunan tüm Yahudi yerleşim birimleri yasa dışı kabul ediliyor.

Anahtar Kelimeler: