Uluslararası Demokratlar Birliği (UID) Genel Başkanı Köksal Kuş, Alman Kamu televizyon kanalı ARD’nin kasıtlı dezenformasyon kampanyasını kınayan yazı açıklama yaptı.
UID Genel Başkanı Kuş yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
“Alman Kamu televizyon kanalı ARD, 7 Şubat 2023 tarihinde saat 20.15’te Türkiye ve Suriye’deki deprem felaketine ilişkin 15 dakikalık bir olağanüstü „ARD-Brennpunkt“ Programı yayınlamıştır.
Programın ağırlıklı olarak Türkiye’deki afet durumu ile ilgili olan ikinci bölümünde sunucu Ute Brücker, kasıtlı ve kışkırtıcı sorular yönelterek dikkat çekmiştir. Türkiye’deki deprem felaketi ile ilgili olarak görüş alınan kişilerin de aynı şekilde tek taraflı ve kasıtlı olarak ekrana yansıtılması, Türkiye Cumhuriyeti’nin sözde acziyetinin gösterilmeye çalışılması biz Almanya’lı Türkleri derinden yaralamıştır. Bu programda kullanılan gerek yanlı görsellerin gerekse konuşmaların yönü ve kurgusunun sistematik ve taraflı bir şekilde seçildiğinin de bir göstergesidir. „ARD-Brennpunkt“ Programı çok garip bir şekilde, yanlızca sözde devlet yardımı gelmediğini, güya profesyonel destek alınamadığını veya insanların sözde tamamen yalnız bırakıldığını ifade eden kişilere yer vermiş olması neyi amaçlamaktadır? Yine bu bağlamda „öfke“ ve „hayal kırıklığı“ gibi terimlerin kullanılması, söz konusu yayının istikametini oldukça açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Bununla birlikte program sunucusunun insanların etnik kökenlerinden dolayı yardım alıp alamadığı sorusu da bir o kadar provokatif ve maksatlıdır. Bu yayın ile Türkiye’nin toplumsal fay hatlarının kaşınmak istendiği ve belirli algıların oluşturulması için çaba gösterildiği gözlerden kaçmamıştır.
Uluslararası Demokratlar Birliği (UID) olarak bu kasıtlı dezenformasyon kampanyasını şiddetle kınıyoruz. Sadece Türkiye’nin değil, yakın tarihte dünyada yaşanmış en büyük doğal afetlerden birinin bile siyasete ve ideolojilere alet edilerek istismar edilmesini samimiyetsiz ve düşmanca buluyoruz.
Radyo-Televizyon vergisi ödeyen ve böylece kamu yayıncılığının sürdürülmesine katkıda bulunan Almanya’daki Türk kökenli insanların, köklerinin bulunduğu ülke hakkında daha dengeli, seviyeli ve çeşitlilik arz eden yayınlar beklemeleri çok mu büyük ve gerçekleştirilmesi zor bir taleptir? İkinci Dünya savaşı sonrasında yeniden yapılanan Alman kamu yayıncılığının neredeyse 80 yıl geçmesine rağmen çeşitliliği hala yeterince yansıtamaması gerek Almanya’lı Türkler adına gerekse yaşadığımız ve birçoğumuzun da vatandaşı olduğumuz ülke adına utanç vericidir.
Türkiye’nin neredeyse Federal Almanya’nın tamamı kadar büyük bir alanın depremden etkilendiği unutulmamalıdır. Depremin zarar verdiği bölgelerde onlarca milyon insan olumsuz etkilenmiştir. Bunun inanılmaz büyük bir lojistik çaba gerektirdiği açıktır. Türk devleti acil olarak yaraları sarmak için derhal müdahalede bulunmuştur: Şu anda 20.000’den fazla kurtarma ve arama ekibi faaliyettedir. Ekiplerin hepsi depremden etkilenen il ve ilçelerde, köylerde dahi bulunmaktadır. Toplamda yaklaşık 100.000 yardım görevlisi sahada görev yapmaktadır. Genel kurtarma yardımı ile ilgili olarak, bölgedeki durumun kolay olmadığını da belirtmek gerekir. Depremden etkilenen alanlarda ulaşılması oldukça zor olan bölgeler bulunmaktadır. Kurtarma çalışmalarını zorlaştıran kış mevsiminin ve hava şartlarının da unutulmaması gerekmektedir.
Bu büyük doğal afetin boyutları göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye’nin hem yurt içi hem de yurt dışı her türlü yardıma ihtiyacı bulunmaktadır. Depremin ilk gününden itibaren gösterilen uluslararası yardım ve dayanışma dikkate değerdir. UID olarak Türkiye’mizin yardımına koşan bütün dünya ülkelerine olduğu gibi, Alman hükümeti, devleti ve halkına da minnettarlığımızı ifade etmek isteriz. Ancak, şimdi aslâ siyasi-ideolojik provokasyonların, psikolojik manevraların ve dezenformasyon kampanyalarının zamanı değildir. Hayır. Şimdi bu dayanışmayı coğrafi sınırları aşan, aynı zamanda etnik ve dini-kültürel sınırları aşan bir dayanışmaya ve kardeşliğe dönüştürme ve pekiştirme zamanıdır.”