Uluslararası Demokratlar Birliği (UID), geçtiğimiz yıl Almanya’nın Hanau kentinde yaşanan ırkçı terör saldırısının yıl dönümü münasebetiyle bir basın bildirisi yayımladı.
Uluslararası Demokratlar Birliği (UID) Genel Başkanı Köksal Kuş imzasıyla yayımlanan bildiride, 19 Şubat 2020 gecesi Almanya en korkunç günlerinden birisinin yaşandığı vurgulandı.
Bildiride, şunlar kaydedildi:
Irkçı saldırının üzerinden bir yıl geçmiş olmasına rağmen, kurbanların aileleri ve yakınlarının endişeleri hala yatışmış değildir. Hanau'daki bu aşırı sağcı cinayetler, yabancı kökenli olmakla birlikte onlarca yıldır ülkemizde yaşayıp bu toplumun birer parçası haline gelmiş insanlara karşı yapılan korkunç saldırılar serisinin sadece bir zirve noktasıydı. Aynı şekilde cami ve dernek lokallerini hedef alan İslamofobik saldırılar, göçmen kökenlilere yönelik yabancı düşmanlığı temelli eylemler, Halle saldırısı, Kassel eyalet valisi Walter Lübcke'nin öldürülmesi, NSU cinayetleri serisi veya Solingen ve Mölln'deki kundaklamalar, bu insanlık dışı aşırı sağcılığın toplumun tam da merkezinde ne kadar yer bulduğunu gözler önüne sermektedir.
Öte yandan Hanau saldırısı aynı zamanda Almanya'ya yönelik bir saldırı olup, ortak değerler, toplumsal bütünlük ve barışı hedef almaktaydı. Hanau'da ebeveynler çocuklarını, çocuklar ise anne ve babalarını kaybetti. Kardeşler, akrabalar ve arkadaşlar yitirildi. Bizler özgür toplumumuzu korku ve şiddetle bölmek ve demokratik sistemimizi baltalamak isteyenlere şans veremeyiz. Dikkatli olmalıyız, çünkü Neo-Naziler birer suçluya aniden dönüşmezler. Sosyal çevre, aile ve iş hayatları mevcut olup, bazı dernek ve organizasyonlara üyedirler. Toplumun sadece kıyısında degil aksine bizzat merkezinde yer almaktadırlar. Demokratik bir toplum olarak işte bu merkeze odaklanıp, bu noktayı toplumumuzu bölmek isteyenlere bırakmamalıyız.
Göçmen veya İslami kuruluşlar, sayısı giderek artmakta olan tehdit, saldırı ve ayrımcılık konusunda yıllardır uyarılarda bulunmaktadır. Saldırıların, şiddet eylemlerinin, hakaret veya tacizlerin gerçek boyutunu hiçbir şekilde göstermeyen istatistiki rakamlar, buzdağının sadece görünen kısmını temsil etmektedir. Bir felaketin gelişi aslında her zaman daha öncesinden bellidir, ancak çoğu zaman çok fazla dikkate alınmaz. Ancak bu derece önemli uyarılar artık ciddiye alınmak zorundadır.
Sonuç itibariyle aşırı sağ ve ırkçılığa karşı mücadelede sürdürülebilir devlet ve sivil kaynaklı projelerin yürütülmesi her zamankinden daha elzemdir. Bu nedenle Alman resmi kurumlarımızdan ırkçı teröre karşı daha etkili bir mücadelede bulunmalarını rica ediyoruz.