İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emre Gönen ve Türk-Alman Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Birgül Demirtaş, son dönem Türkiye-AB ilişkilerinin gidişatını, AB Liderler Zirvesi öncesi beklentileri, taraflar arasındaki ilişkilerin geleceğini AA muhabirine değerlendirdi.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Gönen, AB içinde dış siyaset konusunda ortak görüşün hiçbir zaman olmadığını hatırlatarak, üye ülkelerin Türk dış siyasetine karşı bir araya getirebilecek hamleler konusunda dikkatli olması gerektiğini ifade etti.
"AB'nin çözüm üretecek kapasitesi yok"
Türkiye'nin, AB ile hala müzakere sürecinde olduğunu hatırlatan Gönen, "Hepsinden önemlisi biz bir NATO ülkesiyiz. Türkiye gibi NATO'nun Doğu Akdeniz'deki kalesi konumunda olan bir ülkenin bu konumunu muhafaza etmesi gerekiyor." dedi.
Gönen, AB ile ilişkilerde Doğu Akdeniz meselesine de değinerek, "Türkiye, Doğu Akdeniz'de meşru haklarını koruyor, bu doğru ama bu konuyu sağlam argümanlar üretmek suretiyle belli bir tartışma zeminine oturmamız lazım. Gerginliğin daha da tırmanması durumunda AB'nin çözüm üretecek kapasitesi yok." diye konuştu.
10-11 Aralık'ta Belçika'nın başkenti Brüksel'de düzenlenecek AB Liderler Zirvesi'nde Türkiye'ye yaptırım uygulanmasının düşük ihtimal olduğunu ifade eden Gönen şunları kaydetti:
"AB'nin yaptırım uygulayacak çok fazla enstrümanı yok. Şu ana kadar Türkiye'nin üstüne maksimalist politikalarla gittiler ve günün sonunda ellerinde çok koz kalmadı ancak sembolik ağırlığı olan şeyler yapabilirler, müzakere sürecinin rafa kaldırılması gibi. Tabii bu durum Türkiye için nahoş bir durum olur. Biz uluslararası platformda saygınlığımızı artırmaya çalışan bir ülkeyiz. Paraya ve yatırıma da ihtiyacımız var. Bunun için de uluslararası desteğe ihtiyacımız var. Her şeye rağmen her iki taraf için de aklı selimin galip geleceğini düşünüyorum."
Gönen, son dönemde AB temsilcileriyle ABD temsilcilerinin ortak hareket etmeye başladığına dikkati çekerek, "Bu durum bizim adımıza nahoş bir durum. İlerleyen dönemde Türkiye'nin müzakereleri ve diplomatik girişimleri öne çıkaracak tavır alması lazım." ifadesini kullandı.
Azerbaycan-Ermenistan çatışmaları sürecinde Ermeni lider Nikol Paşinyan'ın dış basında Türkiye'yi saldırgan bir ülke gibi göstermek için çalışmalar yürüttüğüne değinen Gönen, "Bu konuda Paşinyan'ın tuzağına düşülmemesi gerekiyor. Paşinyan'ın hiçbir delile dayanmayan savları manşet olurken, Batı medyasında kimse Türkiye'den yapılan açıklamaları dikkate almıyor. Bu konuda dikkatli olmamız gerekiyor." diye konuştu.
Gönen, Türkiye'nin dış politika açısından çok önemli dönüm noktasında olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"Türkiye bu coğrafyada herkes için önemli bir ülke. Türkiye'nin istikrar ihraç etme kapasitesi var. Bu Türkiye'nin en büyük yumuşak gücüdür. Tabii Türkiye'nin önemli bir askeri gücü de var, ancak küresel anlamda etkin olabilmek için askeri güç kadar yumuşak gücü kullanabilmek de önemli. Bu noktada gücümüzü nereye yerleştireceğimizi iyi tayin etmemiz gerekiyor. Türkiye'nin kendisini hem ekonomik, hem siyasi, hem de askeri olarak çevresindeki ittifaklar anlamında iyi konumlandırması gerekiyor."
"Zirveden muhtemelen sert yaptırım kararı çıkmayacaktır"
Türk-Alman Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Demirtaş da AB Liderler Zirvesi öncesi Türkiye konusunda Birlik içindeki dengeleri yorumlayarak şunları söyledi:
"10-11 Aralık'ta düzenlenecek AB Konseyi Zirvesi, Türkiye ile ilişkiler konusunda iki farklı görüşü savunan ülkelerin müzakerelerine sahne olacak gibi gözükmektedir. Zirvede bir yandan, Türkiye'ye sert yaptırımlar talep eden Fransa, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Kesimi ve Avusturya'nın yaklaşımları ile Ankara'yla her koşulda diyaloğun devamını savunan ve ipleri fazla germemeyi arzu eden Almanya'nın Türkiye politikaları arasında uzlaşıya varılmaya çalışılacak."
Son yıllarda Türkiye ile AB arasında pozitif gündemlerden krizlere savrulan zikzaklı ilişkilerin üç temel nedeni olduğunu ifade eden Demirtaş, şunları dile getirdi:
"Bu nedenlerden ilki, Kıbrıslı Rumlarının Annan Planı'nı reddetmelerine rağmen AB'nin Kıbrıs Rum Kesimi'ni üyeliğe kabul etmesidir. AB, Kıbrıs sorununun çözümünde oynayabileceği katalizör rolünü elinden kaçırmıştır. Kıbrıs Rum Kesimi'nin tam üyeliği, Türkiye-AB ilişkilerinde yeni zorluklara neden olmuştur. İkinci olarak, Kafkaslardan Orta Doğu'ya kadar bölgesel pek çok konuda Ankara ve Brüksel'in temel yaklaşımlarının farklı olmasıdır. Üçüncü olarak norm ve değerler konusunda yaşanan uzaklaşmalardır."
Demirtaş, gelinen noktada Türkiye'nin tam üyelik sürecinin pratikte donduğunu ifade ederek, "Mevcut süreçte ilişkilerin artık 'öteki' olarak görülen bir ülkeyle nasıl yürütüleceği önem kazanmaktadır." dedi.
Zirveden sert yaptırım kararı çıkmasını düşük ihtimal olarak değerlendiren Demirtaş, "Zirveden muhtemelen sert yaptırım kararı çıkmayacaktır. Zira AB'nin Türkiye ile ilişkilerindeki ekonomik çıkarları, mültecilerin Avrupa sınırlarına dayanmaması için Ankara'yla 2016'da varılan mutabakatın devam etmesine duyulan ihtiyaç ve Türkiye'nin tamamen AB yörüngesinden çıkması kaygısı, muhtemelen Zirve kararını etkileyecek ve Zirve öncesindeki sert söylemlerin sert yaptırımlara dönüşmesini engelleyecektir." diye konuştu.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını, iklim değişikliği, aşırı sağın yükselmesi gibi farklı güvenlik tehditlerinin sadece Avrupa'yı değil, tüm küresel siyaseti etkilediğini ifade eden Demirtaş, "Böyle bir dönemde Türkiye ve AB'nin bu sorunlara yönelik ortak çözümler geliştirip geliştiremeyeceği esas meseledir." dedi.
Demirtaş, küresel siyasetin yeni ve hayati tehditlerle karşı karşıya olduğunun altını çizerek, "Hem bölgesel güvenlik konularında hem de yeni tehditlere yönelik olarak Ankara ve Brüksel'in birlikte çalışabilecekleri parametreleri oluşturmaları, sadece kendi aralarındaki ilişkileri iyileştirmeyecek, aynı zamanda küresel sorunların çözümüne de katkı sağlayacaktır." ifadesini kullandı.