Uzmanlara göre İslamofobi 21. yüzyılın ideolojisi haline geldi

  • Güncelleme: 29.10.2020 20:45
Uzmanlara göre İslamofobi 21. yüzyılın ideolojisi haline geldi

SETA Avrupa Araştırmaları Direktörü Enes Bayraklı, İngiltere'deki Exeter Üniversitesinde Öğretim Üyesi Dr. Narzanin Massoumi, Fransa'da resmi binalara Hazreti Muhammed'e hakaret içeren karikatürlerin yansıtılmasıyla bir kez daha gün yüzüne çıkan Avrupa'daki İslamofobi sorununa ilişkin değerlendirmede bulundu.

İslamofobi'nin küresel bir eğilim olduğuna dikkati çeken Bayraklı, "Esasen İslam düşmanlığı ve İslamofobi 21. yüzyılın ideolojisi haline geldi. Dünyadaki hakim güçler her zaman kendilerine bir 'öteki ve düşman' ilan ederler." değerlendirmesinde bulundu.

Düşman tanımının tarih boyunca değişiklik gösterdiğine işaret eden Bayraklı, Orta Çağ'da Batı'nın iç düşmanının Yahudiler, dış düşmanının ise jeopolitik olarak İslam dünyası olduğunu söyledi.

"Müslümanlar şeytanlaştırıldı"

Bayraklı, Birinci Dünya Savaşı'nın ardından Batı'nın "İslam diye bir derdi kalmadığını" düşünerek komünizme odaklandığını kaydetti.

Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle İslam dünyasının tekrar hedef tahtasına koyulduğuna ve özellikle ABD'deki 11 Eylül terör saldırılarının bu bağlamda bir dönüm noktası teşkil ettiğine dikkati çeken Bayraklı, "Müslümanların şeytanlaştırıldığını gördük. Terörle mücadele doktrini çerçevesinde İslamiyet'in terörle özdeşleştirildiğini gördük." diye konuştu.

Bunun ardından İslam'ın görünür tezahürlerine yönelik bir "cadı avı" başlatıldığını ifade eden Bayraklı, bunun yansımalarının medyada, siyasetin dilinde ve yasalarda görüldüğünü belirtti.

"Fransa, İslamiyet'i şekillendirmek istiyor"

Bayraklı, Avrupa'da başörtüsü, cami, minare, helal et kesimi ve sünnete ilişkin yasakların gündeme gelmeye başladığına dikkati çekerek, "Esasen küresel bir eğilim var ancak Fransa özelinde baktığımızda da bu ülkenin laikliği daha radikal yorumladığını görüyoruz. Laikliği devletin dine müdahil olduğu, şekillendirdiği bir şey olarak okuyorlar ve İslamiyet'i de şekillendirmek istiyorlar." açıklamasında bulundu.

Bayraklı, benzer tutumların Almanya, Avusturya ve Hollanda da görüldüğüne işaret etti.

"Macron krizlerle boğuşuyor, aşırı sağ söylemine başvuruyor"

Fransa'nın birtakım krizlerle boğuştuğunu belirten Bayraklı, sözlerini şöyle sürdürdü: "Birincisi Fransa ekonomik bir kriz yaşıyor. Sosyal bir patlama olarak bunu Sarı Yelekliler hareketinde gördük. İkincisi korona krizi. Üçüncüsü kimlik krizi. Bunun temelinde de Avrupa kaçınılmaz bir şekilde 'esmerleşiyor' ve bunu kabul etmek istemiyorlar. 'Protestan, Katolik, beyaz Avrupa'yı' korumak istiyorlar. Doğum oranlarının düşmesinin etkisini mültecilerle gidermeye çalışıyorlar. Ancak mültecileri de istedikleri gibi asimile edemiyorlar."

Bayraklı, Fransız İçişleri Bakanı Gerald Darmanin’in ülkedeki marketlerde helal gıda ürünlerine özel reyonların bulunmasından rahatsız olmasını örnek göstererek, "Bu baskıcı, asimilasyoncu, tek kültürcü anlayışı gösteriyor." dedi.

Diğer taraftan tüm bu söylemlerin neticesinde "aşırı sağ söyleminin normalleştiğine" dikkati çeken Bayraklı, merkez sağ partilerin de çökmeye başladığını kaydetti.

Bayraklı, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un da beklentileri karşılayamadığını ve bir sonraki seçimlerde hezimete uğrama ihtimalinin artmasıyla aşırı sağın yükseliş trendini terse çevirmek için "kraldan daha da kralcı" davranmaya başladığını ifade etti.

"İslamofobi yasallaştırılıyor, meşrulaştırılıyor"

Artan İslamofobi'nin toplumsal ve sosyal hayatta birçok yansımaları olduğunu belirten Bayraklı, "Her şeyden önce Müslümanların dini özgürlüklerinin gün geçtikçe kısıtlandığını, İslamofobi'nin yasallaştığı ve meşrulaştırıldığını görüyoruz." ifadesi kullandı.

Bayraklı, aynı zamanda İslamofobi'nin sokakta şiddete ve organize planlı ve siyasi hedefi olan bir teröre dünüştüğünü kaydetti.

Özellikle başörtülü kadınlar gibi Müslümanlığı görünür insanların iş ve sosyal hayatta ayrımcılığa maruz kaldığını, ev kiralamada dahi sıkıntı çekmeye başladığını belirtti.

"İslamofobi'yi takip edecek, belgeleyecek kurum gerekiyor"

Bayraklı, bu alanda atılması gereken adımlar hakkında ise karşı tarafta bu meseleyi problem olarak tanımlayan bir siyasi iradenin olması gerektiğini ancak mevcut durumda ciddi siyasi irade eksikliği bulunduğunu, birçok liderin İslamofobi kavramını ağzına bile almadığını söyledi.

Öte yandan Müslümanların da "özür dileyici" bir tutum sergilediğini ifade eden Bayraklı, "'Kendimizi iyi anlatamıyoruz, biz daha iyi anlatsak bizi böyle tanımazlar.' şeklinde bir tutum hakim. Ancak ırkçılığın çalışma mekanizması böyle değil. Irkçı, zihninde inşa ettiği Yahudi'ye, Müslüman'a düşmandır. Müslümanlar kendini anlatmalı ama özür dileyici tavırdan vazgeçmeli. Meselenin siyasi olduğunu anlamak geliyor." dedi.

Bayraklı, problemi açık ve seçik şekilde ortaya koymanın, bu alanda akademik çalışma ve rapor hazırlamanın önemli olduğuna işaret ederek, kendisinin de 5 yıldır editörlerinden biri olduğu İslamofobi Raporu'nun bu alanda önemli katkılar sağladığını söyledi.

Küresel bazlı İslamofobi'yi günlük düzeyde takip edecek, belgeleyecek ve destek sağlayacak bir kurumun oluşturulmasının ise büyük önem taşıdığının altını çizen Bayraklı, Türkiye'nin bu çerçevede inisiyatif alabileceğini değerlendirdi.

"Terörle mücadele kapsamında Müslümanlar tehdit gibi gösterilmeye başlandı"

"İslamofobi nedir?" adlı kitabın yazarı ve Exeter Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Massoumi de "İslamofobi, en basit tanımıyla Müslümanları hedef alan bir ırkçılık türüdür." dedi.

Massoumi, İslamofobi'nin özellikle son 20 yıldır Avrupa'da artış gösterdiğini belirterek, "Terörle mücadele kapsamında Müslümanlar ve İslamiyet 'Batı' için bir medeniyetsel tehdit gibi gösterilmeye başlandı. Avrupa'da terörle mücadele politikaları yoğunluklu olarak Müslümanları hedef alıyor. Sağ ve merkezdeki siyasi liderler de sıklıkla 'İslam tehdidi'nden bahsetmeye başladı." dedi.

Almanya Başbakanı Angela Merkel'in ülkesi için en büyük tehdidin "İslami terör" olduğunu söylediğini anımsatan Massoumi, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un ise "İslamcı ayrımcılıkla" mücadele edeceğine söz verdiğini hatırlattı.

Massoumi, "Fransa'da kamu alanlarında çeşitli İslami örtünme şekillerinin, okullarda başörtüsü ve kamuda peçenin yasaklanması, Müslümanları ırkçılığın meşru hedefleri haline getirdi." değerlendirmesinde bulundu.

"Fransa'da Müslümanlara ayrım yapılmaksızın baskı uygulanıyor"

"Fransa'da bir öğretmenin trajik şekilde öldürülmesi, hükümetin Müslümanlara ayrım yapmaksızın güçlü baskı uygulamasıyla sonuçlandı." diyen Massoumi, Fransa'da aralarında ırkçı karşıtı örgütlerin de bulunduğu 50'den fazla Müslüman kuruluşa baskın yapıldığına dikkati çekti.

Massoumi, "Müslümanların ayrım yapmaksızın hedef alınması, toplu bir ceza görevi görüyor ve Müslüman karşıtı ırkçılığı körükleyen bir ortam oluşturuyor." vurgusunda bulundu.

"Tehlikeli sonuçları var"

Artan İslamofobik politikaların, siyasi retorik ve faaliyetlerin çok tehlikeli sonuçlar doğurduğuna işaret eden Massoumi, "Müslümanlar giderek sokaklarda daha fazla sözlü ve fiziksel şiddette maruz kalıyor. Daha geçen hafta iki Müslüman kadın korkunç bir şekilde Eyfel Kulesi'nin yakınlarında defalarca bıçaklandı." ifadelerini kullandı.

Massoumi, "İslamofobi ile mücadele için Müslümanların temel haklarını tehdit eden, onları damgalayan, suçlu muamelesi yapan ve ayrım yapmaksızın hedef alan politikaların geri çevrilmesi gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.